- O T U Z D Ö R T -

2.5K 352 155
                                    

selam ederim

bölüm çok içime sinmedi. biraz aceleye geldi. ama bilgisayarımız bozuldu ve pazartesi tamire gidecek bu yüzden bir bölüm yazma telaşına girdim. kusurlarımı görmezden gelin lütfen... bir dahaki bölümü daha güzel yazmaya çalışacağım ;)

selam ve dua ile..

Şennur Kasa


**




"Neden hala suratın asık Pelin? Küs müyüz? Trip mi yapıyorsun?"

Pelin başını çorba kasesinden kaldırıp Ömer'e kısa bir bakış attı ve sonra gözlerini devirdi.

"Küs değilim düşünüyorum sadece."

"Ne düşünüyorsun öyle yavrusunu çakal kapmış mirket anası gibi."

Pelin dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kısarak Ömer'e baktı.

"Sensin mirket!" dedi suratını asarak.

"Mirket kadar sevimli olsaydım keşke. Ama benden olsa olsa boz ayı, makak maymunu falan olurdu herhalde."

Pelin güldü. Ömer'in kendini makak maymununa benzetmesi komik gelmişti. Tabi ki benzemiyordu ama bunu söylemesi bile gülümsemesine yetmişti.

"Kendini maymuna mı benzetiyorsun yani? Saçmalama."

"Senin yanında evet. Kendimi çok gelişmiş bir canlıya benzetemiyorum. Senin güzelliğinin ve cazibenin yanında sönüp giden soluk bir ışık gibi hissediyorum."

Pelin sandalyesine yaslanıp karşısında kendisine hayranlıkla bakan adamı süzdü önce.

"Aslında senin ağzın iyi laf yapıyormuş. Ben senden böyle güzel sözler duymayı hiç beklemiyordum. Hem şaşırıyorum hem de hoşuma gidiyor. Beni hep böyle şımartacak mısın merak ediyorum. Yani böyle ilk başta alıştırıp sonra salma kendini."

Ömer yüzünü asıp ilgisiz görünerek çorbasından bir kaşık içti.

"Ben değişmem de sen neden böyle değiştin anlamıyorum."

Kavganın ilk cümlesini ortaya patlamaya hazır bir bomba gibi bırakan Ömer ilgisizce yemeğini yemeğe devam etti.

Pelin derin bir nefes aldı. Kavga mı etse itiraf mı etse bilemiyordu. Kalbindeki duyguları tarttı. Ömer'e kızmış mıydı hak mı vermişti bu sözlerine? Evet, haklıydı. O yüzden Ömer'in attığı ilk taşı takip edip eteğinde biriken ve artık kalbine batan bütün taşları dökmeye karar verdi.

"Biz çok farklıyız Ömer."

Ömer kaşığını çorba kasesinin kenarına bıraktı. Yüzünü ovuştururken boğuk bir sesle konuştu.

"Yine aynı konuya mı geliyoruz? Nereden biliyorsun farklı olduğumuzu? Ben de üç göz beş kulak falan mı var? Sen bayansın güzelsin, alımlısın, ince zekalısın, duygusalsın. Ben erkeğim. Duygularımın farkına varmam biraz geç oluyor ama iyi gidiyorum bence. Senin yanında güzellik iddiam yok. Zeka konusunda da senin gördüğün ayrıntıları göremeyecek kadar direk bakıyorum olaylara. Özellikle duygusal konularda. Evet farklıyız. Ama bu farklar bizi tamamlamıyor mu? Sen beyaz tenlisin ben kumral tenliyim. Bu mu sorun?"

Pelin gözlerini devirdi. Biraz önce genç adama hak verirken ne kadar yanıldığını düşündü. Bu adama laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan da güçtü. Bir iğne deliğinden koca bir halatı geçirmesi gerekiyordu. Ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Delik mi küçük halat mı kalın diye düşünmektense eyleme geçip ikisinden birini feda etmek zorundaydı.

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now