- Pelin 12 -

1.6K 215 301
                                    

selam ederim

dolu dolu bir bölümle geldim. bu da benim size kış tatili hediyem olsun. keyifle okursunuz inşallah...

sizi seviyorum 🧡🧡🧡

**

Gergindim. Resmi kurumlarda sıra beklemek benim için her zaman gergin bir bekleyiş olmuştur. Kalabalık bir ortam. Herkes bekliyor. Çocuklar ağlıyor. Gençler gergin. Yaşlılar, yaşlı pek yoktu aslında. Koridordaki bir bankta oturmuş içeri çağırılmayı bekliyorduk. Ömer bir elimi avucunun içine almış sıkı sıkı tutuyordu. O da gergindi. Gözüm biraz ilerimizde kalan küçük, neşeli arkadaş grubundaki çiftte takılmıştı. Etraflarına neşe v gürültü saçıyorlardı. Ama bu onları sivriltmiyordu. Çünkü buradaki herkeste aynı heyecan gözle görülür bir şekilde fark edilebiliyordu. Sanırım bir tek Ömer'le biz yan yana oturmuş sakince bekliyorduk.

"Pelin."

Ömer'in sabahtan beri yaptığı gibi yine ismimi sayıklaması ile iç geçirdim.

"Efendim Ömer."

"Bu yaşadığımız gerçek mi? Yani gerçekten buradayız ve gerçekten..."

"Evet gerçekten evleneceğiz. Tabi sıra bize gelirse." Bezgince gözlerimi devirdim. "Bir de şahitlerimiz teşrif edebilirse."

Ömer saatine baktı.

"Geç kalmış sayılmazlar. Sanırım biz biraz erken gelmiş olabiliriz. Görevli iki nikah sonra bizi alacağını söyledi."

Nikah salonundan yüzünde gülücüklerle çıkan çifte baktım. Kız beyaz bir elbise giymişti. Elbisesi çok şatafatlı değildi. En nihayetinde bir gelinlik sayılmazdı. Belki özel günlerde giyilecek şık bir elbiseye benziyordu. Yüzüne minik bir tül düşen inci ile süslenmiş küçük bir şapka takmıştı. İnci takıları da düz beyaz elbisenin tüm sadeliğini bir üst seviyeye taşıyordu. Bu duvaktan bozma şapka ile pek ala geline benzemişti. Bense etekleri kat kat kabaran pudra pembesi bir elbise seçmiştim. Bir geline değil belki lise balosunda seçilmiş bir kraliçeye benzeyebilirdim. Şapkam yoktu. Duvağım da yoktu. Geline benzemiyordum. Gelin gibi hissetmiyordum. Her beş dakikada bir buradan koşarak kaçma isteğimi bastırmak zorunda kalıyordum.

"Annenin bize anlayış göstermesi çok ince bir davranış."

Gözlerimi nikah salonundan çıkan çiftten ayırmadan konuştum.

"Annem bunun karma olduğunu düşünüyor. Yani o da dedemden gizli evlenip bir de evliliğini kabul etsin diye beni kucağına alıp eve dönmüş. Bu yüzden bize anlayış göstermezse başına daha kötü şeyler geleceğine inanıyor."

"Ama ben babanın istemeyeceği bir damat değilim değil mi?"

"Ah değilsin tabi ki deli oğlan! Annem o yüzden bu kadar çabuk ikna oldu. En azından kendi durumundan daha masum olduğumuzu söyledi. Ve bizi tebrik etti."

Ömer elimi dudaklarına bastırıp iç çekti. Tam bir centilmen gibi giyinmişti. Takım elbisesi jilet gibiydi. Berberden yeni çıktığını hissettiren tıraş losyonunun o ağır kokusunu teninde taşıyordu. Eski rengine dönen koyu kumral saçları özenle taranmıştı. Tüm okulun önünde şiir okumak için bekleyen bir müsamere çocuğuna benziyordu. Yakasına gül bile yakmıştı. Deli oğlan!

"Keşke annen de gelseydin. Hatta baban da yanında olsaydı."

"Annem gelirsem çok dikkat çekeriz dedi. Ama bana inci gerdanlığını verdi. Onu hissetmemi sağlayacağını düşünüyormuş." Haklıydı. Elimi boynumdaki gerdanlığa götürdüğümde içimde garip bir minnet duygusu ve anne özlemi hissediyordum. "Ama babama bu durumu söylememe kararı aldık. Çünkü o hiçbir sırrı beş dakikadan fazla sır olarak tutamaz."

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now