- O T U Z İ K İ -

3.2K 380 132
                                    

bu bölümü beğenmeyen de... ne bileyim ...

keyifli okumalar dilerim... 

***


Pelin elindeki poğaçayı hunharca kemirerek bir süre sessiz kaldı. Fakat bu sessizliği çok uzun sürmedi.

"Benimle dalga mı geçiyorsun acaba? Oyun mu oynuyorsun? İyi misin kötü müsün? Çözemiyorum seni."

Ömer'in dudakları küstah bir gülümsemeye doğru kıvrılıyordu. Hafifçe gülümsüyor ama bu gülümseme Pelin'e sana içimden küfür ediyorum diyordu.

"Çözmek zorunda mısın? Bırak dağınık kalsın. Çözmeyelim düğümleri. Kim bilir belki kopan iplerin üzerine atmışımdır o düğümleri ve düşmekten korkuyorumdur."

Pelin bir süre meydan okuyan bakışlarla Ömer'e baktı.

"Benimle beraber düşmeye cesaretin yok mu? Düğüm üstüne düğüm atmaktan yorulmadın mı?"

Ömer omuzlarını düşürdü. Yorulmuştu. Pelin bunu hatırlattığında üzerine yılların yorgunluğu çökmüştü birden.

"Hani insanlar için ördüğün bir kabuk vardı ya. Kimse altını görmüyor demiştim. Ben o kabuğun altını görüyorum evet ama o kabuğu geçemiyorum. Pencere camına çarpan kuşlar gibiyim. Ne kadar dayanabilirim sence duvarlarına çarpa çarpa kırılan kanatlarımın acısına?"

"Bilmiyorum." diye mırıldandı Ömer sıktığı dişlerinin arasından. Pelin'in ona ne kadar daha tahammül edeceğini bilmiyordu gerçekten. Ne istediğini ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Ama avucunun içinde sıkıca tuttuğu bir ip vardı, her yanında düğümler olan ve sıkıca tutmaya çalıştıkça elini acıtan bir ipti bu. Artık bırakması gerektiğini biliyordu. Ama onu nasıl bırakacağını bilmiyordu. Ya da o ip olmadan nasıl yaşayacağını kestiremiyordu.

"Hep yanımdasın. Bir yanım bundan deli gibi hoşlanıyor. Seninle beraber vakit geçirmek başka bir gezegende iki kişilik bir hayatı yaşamak gibi. Sadece sen ve biz varız. Bu yüzden belki de seni sadece kendi yargılarımla kendi gözümden görüp tanımaya çalışıyorum. Ama yoruyorsun be Ömer. Anlamıyorum ne istediğini ne hissettiğini nereye gittiğimizi... bir an çok yakınız sonra sen yine taş kesiliyorsun. Buz gibi soğuk ve sert. Sonra öbür yanım giriyor devreye. O sana çok kızgın. Kalbimle oyun oynama Ömer. Kesin ve net ol bana karşı."

Ömer'in bakışları Pelin'in odasındaki cam panele takılmıştı.

"Buraya geldiğim ilk gün kesin bir dille beni uyardığını unutuyorsun galiba. Benden umudunu kes demiştin."

Pelin gözlerini devirdi.

"Hayır dersem belki anla belki dersem evet anla" diye mırıldandı.

Ömer gözlerini koridorda sabitlediği yerden ayırıp Pelin'e baktı. Kaşlarını kaldırmış dudakları alayla kıvrılmıştı. Yüzüne hin bir ışıltı gelmişti.

"Yani öyle tabi... Ben o zaman ne dediysem arkasındayım. Sadece senin duygularını anlamaya çalışıyorum."

Ömer yine koridora, Pelin'in arkası dönük olan cama bakmaya başladı.

"Bence bunları konuşmak için doğru yer ve zamanda değiliz."

Pelin tam ağzını açacaktı ki odanın kapısı açıldı.

Poyraz ürkütücü bir neşe ile odanın kapısını açmıştı. Hem gergin hem keyifli görünüyordu.

"Oo sevgili kuzenim de buradaymış. Günaydın." Başını Pelin'e çevirdi. "Size de günaydın Pelin Hanım. Afiyet olsun."

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now