- O N A L T I -

2.6K 406 245
                                    


Pelin gözlerinden gelen yaşı silerken karşısındaki manzaraya bakmaya çalışıyordu. Arada hafifçe öksürüp boğazına takılan cips parçalarını temizlemeye devam ediyordu. Bir yandan da eli refleks bir hareketle arabasının kontak tuşuna gitmişti. Ne yapacağını düşünecek kadar fırsatı olmamıştı. Ömer iki adamın omuzlarına girdiği yarı baygın bir şekilde dışarı çıkartılmış ve bir arabaya bindirilmişti. Adamlar hiç acele etmeden, kibirli bakışlarla etraflarını süzmüştü. Etraflarını kolaçan ederken birileri onları gördü mü diye kontrol etmiyorlardı. Kendilerini gören varsa bakışlarıyla tehdit etmek ve susturmak istiyor gibiydiler. Zaten mahallede kimse o tarafa bakmıyordu. Belli ki bu dükkânın mahallede tanınan bilinen bir namı vardı. Ama Pelin bunları düşünmek için oyalanmamıştı. Biraz ötesinde ilerleyen gri Toyota'ya odaklanmıştı. Neden takip ettiğini bile henüz düşünecek fırsatı olmamıştı. Tek yaptığı arabayı kaçırmamaya çalışmak ve fark edilmeyeceği bir mesafeyi korumak için çabalamaktı. Bu da dikkat gerektiriyordu ve Pelin'in beynini oyalıyordu.

Neden Ömer buraya gelmişti? Bu adamlar kimdi? Ömer baygın mıydı? İki adam neden koluna girmişti? Nereye gidiyorlardı? Neden gidiyorlardı? Pelin neden onları takip ediyordu? Ne yapacaktı? Ne yapabilirdi?

Genç kızın kafasında sadece soruların ışığı birbiri ardına yanıp sönerken bunlara verecek hiçbir cevabı yoktu. Her sorunun ardından bir cevap arayacak fırsat bulamadan başka bir soru cümlesi koştura koştura geliyordu.

Pelin derin bir nefes aldı. O kadar konsantre olmuştu ki geldikleri yerleri fark etmemişti bile. Giderek evler seyrekleşiyor ve etrafta ağaçlar, otlar artmaya başlıyordu. Asfalt yoldan çıkılmış dar ve toprak bir yolda ilerlemeye başlamışlardı. Yol iyice tenhalaşmış ve artık görünmeden takip edeceği bir mesafe kalmamıştı. Önündeki araç bir sapağa girdiğinde Pelin arabasını yol kenarında durdurdu. Önündeki arabayı gözüyle takip etmeye devam etti. Araba göz mesafesinden çıktığında tekrar hareket etmeye başladı. Birkaç kere daha böyle dur kalk yaptıktan sonra arabanın izbe ve tenha bir kuytudaki dışı sıvalı bakımsız bir evin önünde durduğunu gördü.

Pelin arabasını evin uzağında kalacak şekilde ağaçların içine park etti. Ne yapacağını bilmiyordu. Kalbi son hızla çarparken elleri terliyor ve nefesi tıkanıyordu.

Ne yapacaktı?

Yine bu sorunun üzerinde çok düşünmeden harekete geçmişti. Bulduğu her ağacın, her taşın arkasına saklanarak Ömer'in getirildiği evin en yakınına kadar geldi. Kömürlük gibi küçük bir ardiyenin arkasına saklandı. İki kişi ardiyenin önünde sigara içiyordu.

Pelin'in aklında bir ses kaçması için son gücüyle bağırsa da genç kızın ayaklarına felç inmiş gibi olduğu yerde kalakalmıştı. Adamlar binanın arkasını kontrol etse kesin onu göreceklerdi. Gerçi Pelin içi dolu çuvalların arasına saklanmıştı. Ama yakalanırsa ne olacağını hiç kestiremiyordu.

Bu sırada sigara içen adamların arada kendi aralarında konuştuklarını fark etti. Daha dikkatli dinlemek için çabaladı.

"Bu adamı ne yapacağız şimdi?"

"Ne bileyim Hasan! Bir kâğıt gelecekmiş onu imzalatıp öldürün demişler."

"Gene pis işler yani."

"Adamın kimi kimsesi yokmuş Hasan. Atarız şu ilerideki kayalık araziye. Kurt kuş halleder. Kolay iş bence."

"Kafasına o demirle vurmasaydın şimdiye ayılmıştı abi. Sende de hiç acıma duygusu kalmamış."

"Sen şimdi yenisin Hasan. Birkaç seneye sen benden duygusuz olursun. Biz alacağımız paraya bakarız koçum. Tanımadığım bir adama acıyacak olsam aç kalırım."

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now