-1- Bahşiş.

808K 5.8K 415
                                    

Not: İlk başları biraz... fazla amatörce? İleride biraz daha az amatör oluyor :dd Eğer şans verirseniz, sevebileceğinizi umuyorum. İyi okumalar.

İlk bölüm olduğu için biraz kısa kestim. Beğenmeniz ve yorum yapmanız dileğiylee :)

Sonunda İstanbuldaydım ! Hayallerimin ve hayatımın 15 yılının geçtiği şehir... Tam 3 yıldır gelmiyordum buraya. Babamın işi yüzünden -ki tamamıyla benimle alakalıydı. İş bahaneydi.-  İzmire taşınmak zorunda kalmıştım. Cehennem gibi 3 sene. Onsuz 3 sene. Ne kadar da harika (!) değil mi ? Gerçi burada 1 ay tatil yaptıktan sonra yine o cehenneme dönecektim, orası ayrı konu.

Şimdi tatil yapma ve İstanbulun keyfini çıkarma zamanıydı, eskileri düşünmenin değil.

Bavulumu sürükleye sürükleye çıkardım 3. kattaki 208 numaralı odama. Önümde havalı havalı yürüyen, asla ve asla bana yardım etmeyen otel görevlisine kötü bir bakış atıp bavulumu resmen içeri fırlattım.  

"Çok teşekkürler. İnan bana, çok yardımcı oldun. Yani şu kapıyı açmak bayağı zor bir iş olsa gerek." dedim iğneleyici bir ses tonuyla odamın kapısını gösterirken.  

Tek yaptığı şey omuz silkmek olmuştu. Hiç cevap vermeye bile tenezzül etmiyordu beyefendi ! Tamam, bu sinir bozucu haliyle bile çekici olduğunu kabul ediyordum. Hatta o siyah saçları ve siyah gözleriyle sıradan biri olsa bile muazzam görünüyordu ama bu gıcık olduğu gerçeğini değiştirmiyordu maalesef.

Hala kapımın önünde durduğu ve gitmek için bir adım bile atmadığını görünce kapının pervazına yaslandım ve "Eee, ne bekliyorsun ? İçeri girmeyi falan düşünmüyorsun değil mi ?" diye sordum.  

"Bak, güzelim," dedi aşırı seksi bir ses tonuyla. Benim yaşlarımda görünüyordu. O kadar bebeksi bir yüzü vardı ki, en fazla 18 yaşındadır diye düşündüm. "Şu asansörlerden çıkana kadar bile susmadın. Şimdi senin odana gelip senin dırdırlarını dinleyecek kadar salak mı sanıyorsun beni ? Neyse, bahşişimi istiyorum.'' dedi ve avucunu uzattı. Moron moron bir eline bir de yüzüne bakıyordum.

''Şaka mı yapıyorsun ? Tek yaptığın önümden yürümek ve kapıyı açmaktı.'' dedim sinirle. Para ile ilgili sıkıntılarım yoktu ; cimri de değildim ama artist tavırlarla, sanki çok bir şey yapmış gibi bahşişimi isterim demesi sinirimi bozmuştu.

''Senin dırdırlarını dinlememi de hesaba katabilirsin bence.''

"Ya, cidden acayipsin. Senin işin gelen müşterilere yardım etmek değil mi ?"

"Bak senin de dediğin gibi yardım etmek. Onları dinlemek değil yani. Üstelik bu benim işim değil, babamın zoruyla çalışıyorum. Cezalıymışım." dedi ve yüzünü ekşittikten sonra biraz önce geri çektiği elini uzattı. "Neyse, bu seni ilgilendirmez. Paramı istiyorum."  

Ah, gerizekalı. Cebimden 20 TL çıkardım ve uzattığı avcunun içine koydum hızlıca.  

Ardından, kendinden emin bir sırıtışla arkasını dönüp bir adım atmıştı ki sanki bir şeyler kafasına yeni dank ediyormuş gibi yeniden bana döndü. ''Bir daha karşılaşmamak üzere demek isterdim ama baban babamın çok yakın bir arkadaşı olduğu için babam sana biraz arkadaşlık yapmamı istedi." dedi ve bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Ama ne yazık ki benim zaten bir arkadaş grubum var ve sana arkadaşlık edecek zamanım da yok. Gidip havuzun oralarda kendine yeni bir arkadaş bulmaya ne dersin, geveze ?"  

Ben daha dediklerini sindirememişken sırıttı ve arkasını dönüp ilerledi. Gevezeymiş. Hah, sensin geveze. Ona anlattığım tek şey İzmir'den ve babamdan nefret ettiğimdi. Bu kadar. Tamam, kabul ediyorum, biraz fazla konuşmuş olabilirim ama geveze lakabını takacak kadar da değil. Ah, babamdan cidden nefret ediyordum. Buradaki evimizi satmasaydı bu otelde kalmak zorunda kalmazdım. Ve tabii ki onunla tanışmak zorunda da. İki saniyede sinirimi bozmayı başarmıştı ukala varlık. 

Sen Gitmeden Önce.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin