-26- "Acaba bu sebep Buğra olabilir mi ?"

156K 3K 174
                                    

Multimedia'da Hazra'nın yaşadığı ana benzer bir şey var. Ama tam tersi halini düşünün. İyi okumalar :))) Hasta kafamla - son yerler de bayıldıktan sonraki kafayla- yazdığım bir bölüm arkdşlr, hatalarım olduysa affedin beni :d

''Gözlerini sakın açma.'' diye uyardım, Buğra'nın gözlerinin üstündeki ellerimi daha da sıkılaştırırken.

''Hazal manyak mısın ? Gözlerimi o kadar sıkıyorsun ki açıp bakmam imkansız,'' diye homurdandı bana karşılık olarak. 

''Ah, pardon.'' dedim ve sevimlice sırıttım. Onu 'benim yerim' olarak bahsettiğim tepeye getirmiştim. Benim dememe bakmayın, tapusu bende değil. Sadece benden başka pek kimseye rastlamadığım için kendi yerim olarak görüyorum orayı. ''Şimdi açıyorum gözlerini ?'' 

''Zahmet olacak ama,'' 

Ona laf yetiştirmeyi daha sonraya bıraktım ve ellerimi çektim gözünden. Tepenin en ucunda duruyorduk ve bir adım daha atsak kendimizi dipsizmiş gibi görünen bir yerde bulabilirdik. Manzarasına diyecek bir söz bile bulamıyordum zaten, burasını benim için özel yapan önemli noktalardan birisiydi manzarası. Yere bakınca sırf yeşillik, karşıya doğru bakınca ise deniz görünüyordu. Buradan bakınca betonlaşmış bir şehir değil, doğayla iç içe bir şehir olarak görüyordum İzmir'i. Başımı yavaşça Buğra'ya doğru çevirdiğimde yüzünde memnun bir gülümseme vardı, sağ yanağındaki gamze kendini fazlasıyla belli ediyordu. Dudaklarından hayran kaldığını belli eden tınılar dökülürken bana doğru çevirdi kafasını. ''Burayı nasıl keşfettin sen ?'' 

Onun repliğini çalarak ''Meslek sırrı,'' deyip göz kırptım. Sonra da yere çömeldim. Bacaklarımı aşağı doğru sarkıttıktan sonra başımı geriye atıp derin bir nefes aldım. Rüzgar saçlarımı dalgalandırıyor ve her ne kadar bedenime soğukluğunu çarpsa da beni rahatlatıyordu. Hem zaten o kadar da soğuk hissetmiyordum, yaz rüzgarıydı ne de olsa. O da yanıma oturup ayaklarını aşağı doğru uzattı.

Yükseklik korkum olmadığı ve buraya fazlasıyla alıştığım için bana hiç de korkutucu gelmiyordu bu yükseklik. Tamam, fazlasıyla yüksek bi yerde oturuyorduk, düşsek ölürdük falan filan ama böyle bir güzelliği görmek için risk almaya değmez miydi ? Değerdi. Aşkı düşünün. Sonunda kırılacağınızı biliyorsunuz ama yine de her zaman kendinizi aşık olduğunuz kişinin yanında buluyorsunuz değil mi ? Riskli de olsa güzel şeylerdi işte ikisi de. Saçma bir karşılaştırma oldu ama ikisi de aynı yola çıkıyor sonuçta. 

Böyle boş boş oturmaktansa başımı Buğra'nın kucağına yaslayarak uzanmanın daha iyi bir fikir olduğuna karar verdim ve bacaklarımı kendime doğru çekip yan tarafa uzattım. Buğra da ne yapacağımı anlamış olacak ki kendini biraz daha arkaya çekti. O rahat bir pozisyonda bacaklarını ileri uzatmış bir şekilde otururken ben de kafamı Buğra'nın bacağına yasladım. Buğra saçlarımla oynarken, benim bakışlarım gökyüzüne kilitlenmişti.

Bakışlarım hala bulutları seyrederken, o da saçlarımla uğraşmayı bırakmamıştı ve hiç konuşmamıştık bile. Sanırım ilk defa bu kadar sessiz duruyorduk. -Ah, şu birlikte otelde çalıştığımız zaman sırf onu sinir etmek için konuşmadığım günü saymazsak tabii.- Konuşacak bir şeyler olmadığı için susmuyorduk, sessizliğin daha dinlendirici olduğunu hissettiğimiz için susuyorduk.

Sessizliği bozan taraf Buğra olmuştu. "Tercih işlemlerini ne yapacaksın ?"

Gökyüzündeki bulutlara o kadar dalmıştım ki gözlerim buğulanmıştı artık. Gözlerimi, dinlendirmek için, kapattım ve "Yarın halledeceğim," diyerek üniversite ile ilgili düşüncelerin beynime doluşmasına izin verdim. Tamam, İstanbuldaki üniversitelerden biri olacağı kesindi ama hangi bölüm olacağı ? Ah. Hangi bölümü seçecektim, onu bile bilmiyordum.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now