-17- "Tutmam gereken bir sözüm var."

148K 3.4K 147
                                    

''Hazal, hadi uyan.'' dedim, saçlarıyla oynarken. Parmağıma doladığım saç tutamını geri bıraktım ve tekrardan Hazal'a seslendim. ''Senin benim omzumda uyuma gibi bir alışkanlığın mı var ?''

Uykulu bir sesle ''Bir rahat uyutmadın ya,'' diye mırıldanarak kaldırdı kafasını omzumdan.

''5 saattir aralıksız uyuyorsun, Hazal.'' dedim, ayaklarımı yataktan sarkıtırken. Uzun süre aynı pozisyonda rahatsız bir şekilde yattığımdan dolayı omuzlarımda hafif bir ağrı vardı. ''Hiç kıpırdanmadın bile.'' derken bir yandan da omuzlarımı ovuşturmaya çalışıyordum. Bu siktiğimin ağrı--

Hazal'ın narin dokunuşlarıyla beraber ağrıdan eser kalmamıştı. Resmen dokunduğu yerleri uyuşturuyordu.

''Şimdi iyi misin ?'' derken kafasını yan taraftan sarkıtıp, yanıma doğru eğmekle meşguldü. Saçları sağ omzunun üstünden dökülüp, aşağı sarkarken dudaklarına minik bir öpücük kondurup ''Evet,'' dedim gülümseyerek.

Şirin bir şekilde gülümsedikten sonra başını geriye doğru çekti. Arkamda olduğu için ne yaptığını bilemiyordum. Kafamı ona doğru çevirdiğimde telefonuyla uğraştığını gördüm. Telefona şaşkın bir bakış attıktan sonra hızlıca kapatıp tekrardan cebine yerleştirdi.

"Bir şey mi var ?" derken, suratını incelemekle meşguldüm.

Kafasını iki yana doğru sallayıp "Hayır," dedi. Bir şeyler olduğu belliydi ama onu sorguya çekmedim. Ne de olsa bir şekilde öğrenirdim.

"Gitmiyor muyuz ?"

"Hayır," dedim. "Tutmam gereken bir sözüm var."

Meraklı bir şekilde bana bakarken yataktan kalktım ve balkon kapısının önüne geldim. Kahverengi perdeyi ve ardındaki büyük cam kapıyı yana doğru çektim. Kapıyı açtığım gibi serin bir havayla karşılaşmıştım. Bu odaya yıllar sonra ilk kez gelişimdi. O yatağa yatmamak, fotoğrafları görüp tekrardan onu hatırlamamak için gelmiyordum. Gerçi hiç unutmamıştım ama olsun. Her geçen gün kendimi onu sevmediğime biraz daha inandırıyordum.

Kendini kandırma işlemi ; Onu hatırlatacak şeylerden uzak dur.

Yıllardır bu işlemi tekrarlarken şimdi tekrardan çıkmıştı karşıma. Hayaliyle yaşarken, şimdi tekrardan gerçeğini bulmuştum. Belki de ona saplantılıydım, bilemiyorum. Küçüklükten gelen bir saplantı... Aşktan daha güçlüydü hissettiklerim. Nasıl bir aşk her nefes alışında onun yanında olmasını ister ki ?

Düşünmeyi bırakıp serin havayı tüm iliklerimde hissettim. Soğukluk yüzüme çarparken, yanıma Hazal geldi. Balkona doğru bir adım attım. Bu dipsiz karanlıkta boğulan geceyi binlerce yıldız aydınlatıyordu.

Hazal şu ana kadar hiç konuşmamıştı bile. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken tekrar kapatıyor ve merakla beni izliyordu.

"Eskiden," dedim bakışlarımı gökyüzünde gezdirirken. "Boyumuz çok küçük olduğu için çatıya tırmanıp yıldızları izleyemezdik. O yüzden tam da burada durup, hayranca bakardık yıldızlara. Son günümüzde tam da burada sana bir söz vermiştim." Derin bir nefes aldım. Tam sözümü tamamlayacaktım ki, Hazal girdi araya.

"Büyüyünce ne olursa olsun tekrardan bir araya geleceğiz ve birlikte çatıya tırmanıp yıldızları izleyeceğiz." Yüzündeki hayranlık ifadesiyle bakıyordu bana. Ne dediğimi tam olarak hatırlıyordu.

"Doğru. Öyle demiştim." Elini tuttum. "Şimdi sözümü yerine getirme zamanı."

Balkon demirlerinden birine ayağımı koydum ve elimle çatının ucundan tuttum. Zaten balkon ile çatı arasında pek fark yoktu. Kendimi yukarı doğru çektim ve çatı taşlarının soğukluğunu iliklerime kadar hissettim. Sonra da elimi Hazal'a doğru uzattım ve o da benim çıkma işlemlerimi tekrarladı.

Sen Gitmeden Önce.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin