-43- İşkence zamanı.

100K 2K 178
                                    

"İyi misin ya sen ?" diye ablasına çemkiren Buğra'ya ilk tepki Kaan'dan gelmişti, "Kes sesini." dedi sakince. Ardından, bakışlarını Buğra'dan çekip ablasına yöneltti Kaan. "Sen bırak onun çemkirmelerini abla, hayattan bıktırana kadar işkence et bunlara. Ohh canıma değsin."

Ama Aslı ablanın yüzündeki muzur ifade hiç de Kaan'ın dediklerini tasdikleyecek şekilde değildi. "Sen hiç konuşma,asıl düzeltilecek olan kişi sensin zaten."

Kaan'ın eğlenceli bakışları solarken "Abla !" diye haykırdı sessizce. "Ben hastaneden daha yeni çıktım ama !"

"İyi ya ne güzel işte," deyip omuz silkti Aslı abla. "Ben sizin için kocamı bırakıp buralara kadar gelmişim ama siz hala mızmızlanıyorsunuz ya."

Kaan şiddetli bir kahkaha atarken araya birkaç cümle de sıkıştırmayı ihmal etmiyordu, "Sen ? Musti'yi bıraktın ? İşsiz misin kızım sen ?" Kahkahasını bastırdığı an ise normal haline neredeyse dönmüş sayılırdı, yani hiç değilse gülmekten çatlayacak kıvamını atlatmıştı. "Nasıl izin verdi peki ?"

"Birincisi, ben senin ablanım, insan gibi konuş benimle. İkincisi, niye izin vermeyecekmiş ? Ben kendi kararlarını alabilen bir kadınım canım, haberin olsun. Yani senin gibi 20'lik bebe değilim." Göğsünde birleştirdiği kollarını çözerken bize doğru döndü yeniden. Yani Arya ile bana. "Hadi hadi, çocuklara haber verin siz."

Kaan ise hala orada kendi çapında atarlanıyordu, "Sanki kendisi çok büyük, 24 yaşında diye hava atıyor bir de hanımefendi," diyerek. Aslı abla ise ona yandan yandan gülmekten başka bir şey yapmamıştı, eh, o da alışmıştı sanırım Kaan'ın tavırlarına.

Berk'i aradım, o da hepsine haber verdi. 1 saat sonra hepsi otele, Buğra'nın odasına, toplanmıştı bile.

Aslı abla hepimizi yan yana dizerken yüzünde otoriter bir tavır vardı, işaret parmağı hepimizi birer hedef olarak gösteriyordu. "Berk," dedi ilk önce, duruşunun aksine gayet de sevimli bir ses tonuna bürünen sesiyle.

İşkencenin ilk kurbanı olduğu için şanssızlığın dibini zorlamıştı Berk resmen, ama bunu açığa çıkarmayıp "Emredin komutanım !" demeyi tercih etmişti.

"Dur da bir bakayım sana," deyip Berk'i baştan aşağı süzen Aslı abla, her şeyinin normal olduğuna kanaat getirdiğinde "Sende düzeltilecek bir şey yok, geç kenara." dedi. Ardından, Berk'i yatakta yatan Kaan'ın yanına yolladı.

Berk orada bir yandan bizim halimize kıs kıs gülüp bir yandan da Kaan'ın saçlarıyla eğlenmekle uğraşırken biz de Aslı ablanın bir sonraki kurbanının kim olduğunu düşünmekle meşguldük.

Kamptan önceki zamanlarımızdaki gibiydik, yani Bora veya Gökçe yoktu.

Ama sırayla gitmeye karar vermiş olacak ki, Berk'in biraz önce durduğu yerin hemen yanına bulunan kişiye, yani Selin'e çevirdi bakışlarını. Aynı süzme işlemini ona da uyguladıktan hemen sonra "Of, hepiniz yeterince iyisiniz zaten," deyip bıkkın bakışlarını yolladı bize. "Berk, gel buraya."

Aslı ablanın emrine hemen uyan Berk, hızlı adımlarla anında yanımızda belirmişti.

Bizi yeniden yan yana dizdiğinde bakışlarını Kaan'a sabitledi, "Öncelikle sen," dedi sert bir sesle. "Asla ve asla, motora yeniden bindiğini duymayacağım."

En başta "Motor denen şeyden eser kalmadı zaten," deyip gülen Kaan, cümlesinin devamını alaycı bir tavırla getirmişti dile. "Ama istesem, haberiniz bile olmadan yapabilirim bunu."

"Bunu kaza yapan çocuk mu söylüyor yani ? Güldürme beni." Aslı ablanın söyledikleri kadar yüz ifadesi de o kadar alaycılıkla süslenmişti ki, bu alaycı tavırların kalıtsal bir şey olduğuna kanaat getirebilmiştim.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now