-51- Minik bir döngü.

82.7K 2.8K 332
                                    

Üstümüzdeki bakışlar beni fazlasıyla rahatsız ediyordu, oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım.

Gözüm ilk önce tam karşımızdaki koltukta oturan Kaan ve Onur'a kaymıştı, ikisi de dirseklerini bacaklarına yaslamışlardı ve elleri ise dizlerinin arasındaki boşlukta aşağı doğru hafifçe sallanıyordu.

İkisi de aynı şekilde oturduklarının ve aynı ifadeyle baktıklarının farkındalar mıydı acaba ?

Tüm bakışlar "Ne ya bu, niye öyle bakıyorsunuz ?" diye homurdanan Buğra'ya yönelirken sırıtmadan edememiştim.

İlk cevap verme hakkını Berk devraldı ve "Anlatmanız için bakıyoruz geri zekalı, hadi başlayın." dedi, ellerini hadi der gibi havada hafifçe sallarken.

"Neyi ?"

"Ne neyi ?"

Buğra sesli bir oflama koyverdi. "Neyi anlatacağız yani ?"

Berk şaşkınca gülümsemekle yetinirken elini dağınık saçlarının arasına attı ve "Nasıl barıştığınızı, " diye yanıtladı.

Lafı devralıp "Buğra aşka geldi," dedim kıkırdayarak.

Buğra bunu inkar etmedi, ama Kaan'ın alaycı bir tavırla dile getirdiği "Evet, kimin aşka geldiği bariz ortada zaten," cümlesi üstümdeki tişörtü göstererek dile getirilmişti.

Somurtmakla yetindim, buna verecek bir cevabım yoktu.

"Bora ve Gökçe nerede ?" diyerek konuyu çevirmeye çalıştım.

"Tek bir soru, tek bir cevap." diyerek yapmacık bir sırıtışla yüzünü bana doğru çevirdi Buğra. "Ne yapacaksın ?"

Ona onun ifadesinin aynısını kullanarak cevap verdim, "Fark ettin mi bilmiyorum ama Bora'nın kendisine ayarlamaya çalıştığı kişi ben değildim. Gökçe'ydi."

"Bora'nın canına susamışcasına sana yakın davranması bunun tam tersini iddia ediyor gibi."

Doruk'un sesini işittiğimde ona dönmeden duramamıştım. Kollarını göğsünde birleştirmişti, kalçasını Kaan ve Onur'un oturduğu koltuğa yaslamıştı ve bakışlarında net bir keskinlik vardı. Ve şey, tam yanında da Ada duruyordu.

"At gözlükleriyle baktığınız içindir," deyip homurdandım.

Konuyu değiştirmem bizi birazdan felaketin eşiğine sürükleyecek gibiydi, anlaşılan yine yanlış konuyu tercih etmiştim.

Buğra bir cevap vermemişti ama bakışları bana biraz da olsa inandığını gösteriyor gibiydi, yani biraz. Bu da benim açımdan minik bir umuttu sonuçta.

Tam Aslı ablanın nerede olduğunu soracaktım ki, Kaan'ı omzu dikkatimi çekince çenemi kapatmak zorunda kaldım.

"Şu omzuna taktıkları şey nerede ?" diye sordum gözlerimle dikkat çekmek amacıyla omzunu gösterirken. 'Sekizli bandaj' dedikleri o şey normalde dışarıdan da pek görünmüyordu zaten, ama şu an yokluğu fazla barizdi.

Sırıttı. "Bugün doktora gittim yeniden, annemle birlikte. Doktor da kemiklerin kaynaştığından, artık onu takmama gerek olmadığından falan bahsetti."

Sağ kolunu havaya kaldırdı ve "Bak, artık rahatça hareket ettirebiliyorum." dedi, bu olaydan fazlasıyla hoşnut olduğunu ortaya seren bir ses tonuyla.

Köprücük kemiğinin kırılması kolunun da çoğu hareketini sınırlamıştı, çünkü her hareket ettirişinde omzunun olduğu tarafa bir ağrının saplandığından bahsediyordu. 

Ve sanki mucizevi bir şey olmuşcasına, kaldırdığı koluna hayrete düşmüş bakışları sabitleyip "Vay be," diye mırıldandı. "Ben bile bu kadar acısız olacağını tahmin etmemiştim."

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now