-34- Küçük sürpriz.

118K 2.3K 77
                                    

Kurduğu cümle vücuduma bir şok dalgası gibi yayılırken "Sevgilime yavşadığının farkında mısın Tuğba ?" diye soludum sinirle.

Tepkisi aynen şöyleydi : Sırtı dikleşti, gözleri yuvalarından fırlayacak gibi kocaman açıldı ve "Bana şaka yapıyorum de !" diye çığırdı. "Ne sevgilisi ya ? Nasıl tanıştınız ? Tüm ayrıntıları bilmek istiyorum." diye hızla sıraladı tüm sorularını.

Gözlerimi devirdim; bir anda tüm hiddetim gitmiş, yerini Buğra ile buraya ilk geldiğim zamanlarda yaşadığımız anıların heyecanı sarmıştı bedenimi. Neden bilmiyorum ama onunla tanışma hikayemizi, nereden tanıştığımızı anlatmak bile bende aşırı heyecan ve mutluluğa sebep oluyordu. Ve, onu düşündüğüm zaman diğer tüm konuları unutmam vardı bir de. "Hayır, şaka yapmıyorum. Tanışma hikayemiz ise... Muhteşem." dedim heyecanla. "Yani anlatsam bile inanmazsın, o derece."

"Sen beni delirtecek misin ? Anlat çabuk !"

------

"Hadi ama Tuğba, acele et biraz." dedim odadan çıkarken. Ben çıkmıştım çıkmasına ama daha Tuğba çıkamamıştı. "Of tamam, geldim," diye söylene söylene çıktı odadan, en sonunda.

"Ve şu biraz önceki konuşmaya geri dönersek... Şu salak çocuk seni bayaa seviyor anlaşılan, baksana bana bile yüz vermedi."

Büyük bir kahkaha atarak odanın kapısını çektim ve kapattım. "Sana yüz vermemesi beni sevdiğini değil, ne kadar akıllı olduğunu gösterir canım benim."

Gözlerini kısıp yüzüme uzunca baktı, sonra da omuz silkerek arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

Sesli bir şekilde "Unutma ki kuzen, erkekleri peşinde koşturan kız hep ben olmuştum."derken bir yandan kıvırtarak yürüyor, bir yandan da gülüyordu.

"O cümleye bir ekleme yapman gerekiyor. Erkekleri değil, aptal erkekleri. Hepsi de gereksiz salağın önde gideniydi." Peşinden ilerlerken homurdanarak konuşmayı da eksik etmiyordum. Bana doğru döndüğünde onun yanına çoktan ulaşmıştım bile. Olduğu yerde durunca ben de durmak zorunda kalmıştım. "Amerika'dakileri görmedin !" dedi gözlerini kocaman açarak, beni ikna etmeye çalışırcasına. "Oradakilerin hepsi gayet yakışıklı, düzgün ve gerekli insanlardı." Sesi beni ikna etmekten çok, kendini ikna etmek istercesine çıkıyordu. Ve gerekli derken, benim onlara gereksiz dememi ima ettiği belliydi.

"Her neyse," diyerek konuyu dağıttım, şu anda Tuğba'nın olmayan aşk hayatını konuşmak istekler listemin başlarını çekmiyordu maalesef. "Seni bizimkilerle tanıştırmak için sabırsızlanıyorum. Şimdiden en önemli kuralı söyleyeyim : Kimseye flörtöz bir şekilde hareket etmek yok. Hepsinin başı bağlı yani anlayacağın."

"Bir tane bile mi boşta olan yok ?"

"Yani... Aslında var."

"E onunla ilgilenirim ben de."

"Sakın !" dedim aniden. "O benim en yakın arkadaşım ve sen de benim en yakın kuzenimsin, eğer aranızda bir şey olursa ortada kalan ben olacağım. Ve bunu istemiyorum. O yüzden Onur'u unut."

"Kuzenin için değmez mi yani ?" derken sevimli olup beni ikna etmeye çalışıyordu ve başarılı da oluyordu. Ben sevimli olmaya çalışsam başarılı olduğum tek şey hüsran bir sonuca varmaktı ama o her zaman sonucunda ikna etmeyi başarıyordu, en büyük farklarımızdan biriydi bu.

Ama kararımdan vazgeçmeyecektim, ikisinin arasında ufak da olsa bir şey olmasını istemiyordum. Zaten Onur'un biri hariç diğer tüm ilişkileri kısa süreliydi ama olsun. "Hayır." dedim net bir şekilde. "İstemiyorum."

Oflayıp poflamasını umursamadan güldüm ve asansöre doğru ilerlemeye başladım, o da arkamdan geliyordu. 

Asansöre binerken sessizdi, meydanın yakınlarına gelene kadar da sessizliğini korumuştu, hala ufak çaplı bir trip atıyordu aklınca işte.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now