-38- "Sleeping with sirens,"

114K 2K 127
                                    

Öhöm öhöm, bölüm şarkısı : Sleeping With Sirens - With Ears To See And Eyes To Hear. Bölüm içinde geçiyor şarkı :d Neyse, uzun bir aradan sonra iyi okumalar :d Multimedia'da Bora var.

"Nasıl bir aptal geldiği yola dair en ufak bir şey hatırlayamaz ?"

Bora kendinden emin, egoist bakışlarını Gökçe'nin yüzüne sabitledi. "Aptal olduğumu mu düşünüyorsun ?"

Birilerine çemkirmeye, laf atmaya ben de bayılırdım, kabul. Ama onun da benden veya Gökçe'den eksik kalır yanı yoktu. Diyeceklerini demesine gerek bile yoktu, bakışlarıyla yeterince eziyordu zaten.

"Evet, tam olarak öyle düşünüyorum." diye çemkirdi Gökçe Bora'ya, bir yandan da etrafa bakınıyordu.

"Bir daha düşün bence, fikrini değiştirme isteği duyabilirsin çünkü."

Gökçe etrafa bakınmayı kesti ve "Hah," deyip dudaklarını büzdü, "Nedenmiş o ?"

"Çünkü asıl aptal geldiği yolu unutan değil, yürüdüğü yola bile bakmayandır." Bu sefer sırıtan kişi Gökçe değil, Bora'ydı. "Aklında bulunsun, unutma bunu."

Gökçe daha neler olduğunu anlayamamış olacak ki, yüzündeki şok olma ve şaşkınlığın verdiği karmaşık ifadeyle birlikte ayaklarına doğru baktı.

Ve o anda bir çığlık attı. Ses telleri bile bu duruma isyan ediyor gibiydi, bu kadar titreşimli bir çığlık normal olamazdı çünkü.

Bora ani bir hareketle onu kucağına alana kadar, tam da ayaklarının önünde duran yılan ile bakışmaktaydı. Bora onu kucağına aldığında ise dikkatli ve temkinli bakışlarının esiri Bora olmuştu.

Yılandan yeterince uzaklaştığımıza emin olduğumuzda yürümeye devam ettik.

Tahminlerimin aksine, Gökçe hiç de "İndir beni !" gibisinden cümleler kurmamıştı. Sakince duruyordu kucağında. Eh, bacaklarını sallaması dışında tabii.

Bora, "Klasik repliği söylemeyi unuttun," diye dalga geçti Gökçe ile. "Ay indirsene beni diyorum sana !" Son cümlesi, ilk cümlesinden daha fazla dalga geçme ifadesi barındırıyordu. Sesini incelterek konuşmuştu.

"Yoo, niye öyle diyecekmişim ?" Kaşlarını neredeyse saç diplerine kadar çıkardı Gökçe, masum bir surat ifadesine bürünmüştü. "Kolların ağrısın birazdan da, gör sen benimle dalga geçmeyi,"

Bora en iyi cevabın gülüp geçmek olduğunu anlamış olacak ki, sadece gülmekle yetindi.

Onlar önümüzden yürürken, biz de arkalarından onları takip ediyorduk. Buğra'ya sarılı olan kolumu daha da sıkılaştırdım.

Yolu bir türlü bulamayacağından emin olan Bora tüm umudunu, seslenmesine karşılık vermeleri ihtimaline bağlamıştı, "Kaya ! Enes ! Lan neredesiniz ?!"

Seslenmesine hiçbir karşılık alamadığında hırslı bir şekilde yürümeye devam etti Bora, aradan dakikalar geçmesine rağmen kucağındaki Gökçe'nin ağırlığı onda en ufak bir tepki bile yaratmamıştı.

Epey yol kat ettikten sonra bile hala içimde, onları bulabileceğimize dair umutlar yatıyordu. Ama üstüme çöken bitkinlik ve etrafın sessizliğinin verdiği huzursuzlukla beraber tüm umutlarım da ; batmakta olan bir geminin güvertesine sığınmasına rağmen yavaş yavaş suyun dibini boylamış gibiydi.

Kısacası, umut denen şeyden zerre kadar kalmamıştı bende.

"Boşuna uğraşıyoruz," diyerek açıkça pes ettiğini belli etti Gökçe, daha fazla bu işkenceye katlanamayacak gibiydi. "Bence seni bırakıp gitmişler."

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now