-8- Anılardan kaçamazsın.

156K 3.7K 143
                                    

Şu kıza sinirlenmemem için tek bir neden söyleyin. Sadece 1 tane. Kızın bakışları bile sinir bozucuydu.

''Ne işin var burada ?'' diye sordu Ada, o iğrenç bakışlarından birini yollarken.

''Dorukla konuşacağım. Bir sakıncası mı var ?'' Yüzümde yalan olduğu her yerinden belli olan bir sırıtış vardı.

''Evet, var tatlım. Konuşamazsın.'' Omuz silkti.

''Sen öyle san.'' dedim ve onu hafifçe yana ittirerek içeri geçtim. O arkamdan bana bir şeyler söylerken ben içeriye göz atmakla meşguldüm. Salonu değiştirmişlerdi. Önceden beyaz tonlarındayken şimdi kırmızı - siyah tonlarındaydı. Yukarıya, Doruğun odasına gitmek için merdivenlerden çıkarken Ada kollarını birleştirmiş bir şekilde peşimden yürüyordu. Bana attığı sinir bakışlarını da unutmayalım lütfen. Doruğun odasına girecekken peşimden Ada da girmeye niyetlenmişti.

''Özel konuşacağım.''

''Tamam, Doruğun özelleri beni de ilgilendiriyor.''

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Artık sakin değildim. Sesim daha da yükselmişti. ''Bak, tatlım. Şimdi ne yapacaksın biliyor musun ?'' Tek kaşını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu. ''O nazik kıçını sürükleyeceksin ve gideceksin.''

''Bana emir mi veriyorsun sen ?'' Sırtını dikleştirip, tehditkar bakışlar atıyordu.

''İnan bana, sinirliyken beni görmek bile istemezsin.'' diye tısladım, dişlerimin arasından.

''Ne oluyor burada ?'' dedi yorgun bir halde odasından çıkan Doruk. Yüzü yine hafif morarıklarla doluydu. Ama dünkü kadar kötü değildi.

''Sevgiliciğine gitmesini, özel bir şey konuşacağımızı söyledim ama dinlemiyor.'' Doruğa söylüyordum bunları ama konuşurken Ada'nın yüzüne bakıyordum. Yüzümü Doruğa bakmak için çevirdiğimde Ada'ya ; kafasıyla, çıkması için işaret yaptığını gördüm. Sinirden yüzü kızarırken ağzını açtı ama sonra kapadı ve hiçbir şey demeden çıkıp gitti Ada. Giderken bana yine kötü kötü bakmayı ihmal etmiyordu.

Aşağıdan kapının hızla çarpma sesi gelince tekrardan Doruğun yüzüne döndüm. ''Ne yapmaya çalışıyorsun sen ?'' dedim bağırarak. Sinirlerimi kontrol edemiyordum artık. Bunalmıştım. Her şeyden. Bu iğrenç tavırlarından ve bana böyle bakmasından.

"Evime gelen sensin. Ne yapmışım ?"

"Bana fahişe muamelesi yapan da sensin. Sinirlerimi bozan da sensin. Hayatta en nefret ettiğim şeylerin başında gelen kişi de sensin. Başka ne yapabilirsin ki ? Daha ne kadar iğrençleşebilirsin gözümde ?" Bir anda patlamıştım. Yüz ifadesine bakılırsa bayaa üstüne gitmiştim anlaşılan.

Benim Ada ile konuşurken yaptığım gibi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve omzumdan tuttuğu gibi arkamdaki duvara yapıştırdı beni. Bakışları sinirliydi.

"Seni herkesten kıskanan da benim. Bir gün bile aklından çıkarmayan da benim. Sana deliler gibi aşık olan kişi de benim. Ada'yı her öptüğünde seni aklına getiren de benim. Tüm bunlar için de ben suçluyum, değil mi ? Ama ne var, biliyor musun ? Tüm bunların sebebi sensin. Bu da senin suçun. Şimdi eşitlendik ha, ne dersin ?"

Hangi ara oldu bilmiyorum ama tenime değen bir gözyaşı hissettim. İster istemez bir damla düşmüştü gözlerimden. Bunu kaldıramazdım. Aşık olduğum adamın yüzüne bakarken her gün bana dediği laflar aklıma gelirken, tekrardan ona bağlanamam. Yapamam. O kadar güçlü değilim ben.

''Seviyorsun, değil mi ? Senin sevme şeklin bu çünkü. Sen bana önce 'sürtük' de, sonra da ''seni seviyorum'' de. Ve benden sana inanmamı bekle. Çünkü ben aptalım, değil mi ?''

Sen Gitmeden Önce.Onde as histórias ganham vida. Descobre agora