-25- Minik sır.

147K 3.1K 95
                                    

Kollarımda hissettiğim kıpırtıyla uyandım uykumdan. Gözlerimi açmamla Buğra'yı görmem pek de zor olmamıştı. Uyandığımı bilmediği bana bakmamasından belliydi, bakışları kolumun üstünde yavaşça aşağı-yukarı hareket eden işaret parmağındaydı.

Burnuna doğru tüm nefesimle üfledim. Bu hareketim onun dikkatini fazlasıyla çekmiş olacak ki şaşkın bakışlarını bana çevirip, kolumda hareket eden parmağını durdurdu ve "Uyanmışsın," diye mırıldandı.

Ona cevap vermeden önce elimi sağ tarafa doğru uzatıp komidinin üstündeki telefonu aldım, saate bakmak için. Saat 07.38'di.

Ne ?!

"Bu saatte uyandığıma inanamıyorum. Hem sen nasıl bu kadar erken uyanabildin ?"

"Meslek sırrı." deyip göz kırptı. Ona gözlerimi devirdikten sonra elimdeki telefonumdan mesajlara baktım. Onur zekisinden bir mesaj vardı.

"Bugün buluşalım, çirkin. Ama akşam. 18 olmanın şerefine -2 hafta falan geçti ama olsun-, bara gideriz. Her neyse. İnsan gibi giyin, fazla kısa giyinmeyi aklından bile geçirme. Ve son olarak babanla ben konuşurum. Seni seviyorum, maymuncuk."

Ben sırıtarak mesajı okurken, Buğra da kaşlarını çatarak okuyordu mesajı.

"Onur kim ?" dedi asabi bir tavırla.

"Sevgilim," dedim alaycılıkla dolu ses tonumla. "Çok severiz birbirimizi." Sonra da ciddi anlayabileceğini düşünerek "Ya of, arkadaşım. Kardeşim gibidir." diye ekledim. Bakışları biraz da olsa yumuşamıştı.

Cevap olarak "Gelemem, Buğra geldi :D" yazmıştım ki "Hayır, git. Ama ben de geleceğim. Arkadaşınla tanışmak istiyorum." diyen Buğra'yı duyduğumda şaşkın gözlerimi ona çevirdim.

Buğra ile bir bar vakası daha mı ? Eksik kalsın. Önceki gidişimizi hatırladıkça efkarlanıyordum zaten.

"Ciddi misin sen ?"

"Hiç olmadığım kadar." dedi kocaman bir sırıtmayla. "Eee akşama kadar ne yapmayı planlıyorsun ?" deyip konuyu kapattı. Oraya birlikte gideceğimizi açıkça belli etmişti, ne dersem diyeyim oraya gidecektik. Kararından vazgeçmeyeceğini adım gibi biliyordum.

Düşündüm, düşündüm, düşündüm. Ama pek bir sonuca varamadım. En sonunda "Buz patenine ne dersin ?" diye sordum, kararsız bir ses tonuyla. Ah, evet. Bunu kesinlikle yapmalıydık. Buğra'yı yenebileceğim tek konu buz pateniydi ve bunu başaracağıma da inanıyordum.

Buğra "Buz pateninde pek iyi sayılmam ama kabul. Bugun tamamiyle seninim, her şeyi sen ayarla. Nereye gideceğimiz, neler yapacağımız... Yani sevgilim -" derken çoktan ayağa kalkmıştı bile. Elimden çekiştirdi ve beni ayağa kaldırıp elini belime yerleştirdi. çevik bir hareketle beni kendine doğru çektikten sonra cümlesini tamamladı. "...Her şey senin kontrolün altında olacak. Ama sadece bugünlük."

"Tamam o zaman. Ben üstümü değiştireyim, sonra kahvaltıya gidelim." deyip gözlerinin içine baka baka arkasını dönmesini işaret ettim. Tek yaptığı şey bön bön yüzüme bakıp hafifçe omuz silkmekti.

"Sen beni üstümü değiştirdiğim zamanlarda dikizlerken iyiydi ama," deyip üst dudağını hafifçe yukarı doğru kaldırdı. Omzuna vurdum. "Aptal, ben dikizlerim ama sen dikizleyemezsin. Dön arkanı."

Oflayarak belimi serbest bıraktı ve arkasını dönüp ayağıyla ritim tutmaya başladı. Ben de o sırada dolaba doğru ilerleyip giyineceğim kıyafetleri aldım. Elime gelen ilk şeyleri çekiştirmiştim ve sonuç beyaz dar pantolon ve yeşil salaş bir tişört olmuştu. Regl haftamda beyaz pantolon mu ? Hayır. Klasik kot pantolonumu -ve bu da dar paçaydı- aldım dolaptan. Bakışlarım Buğra'nın saçlarına takılmışken üstümdeki Ramones tişörtünü çıkartıp yatağın üstüne fırlattım. Tam yeni giyeceğim tişörtü elime almıştım, onu giyecektim ki ayağıyla tempo tutmaktan sıkılmış gibi görünen Buğra arkasını dönüp bakışlarını yüzüme sabitledi. Daha sonra ise yüzündeki piç sırıtışıyla birlikte bakışları tüm vücudumda gezindi. Elimdeki tişörtü, siyah ve aşırı derecede seksi görünen sutyenimin önüne siper ettim.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now