-35- Kamp Kahkahaları.

127K 2.4K 307
                                    

"Ezgi'yi bir daha gören oldu mu ?" diye sordum, bizimkilere. En son otobüsten inerken görmüştüm onu, ve üstünden saatler geçmişti. Hepsi başını olumsuz anlamda iki yana sallayınca Onur'a hitaben sordum bu sefer, "Sen ?"

"Hayır."

"Hiç haber vermeden gitti mi yani ?"

Dudak kıvırdı. "Hazalım biliyorsun ki, tek gecelik kızlar konusunda ertesi sabahımın olduğu zamanları pek bilmiyorum."

Cümlesindeki imayı fark ettiğim için, sessizliğimi öne sürüp kapattım konuyu.

"Ondan da kampa gelmesini istemeyecektin değil mi ?" diye sordu Buğra, yüzündeki şaşkınlık kırıntıları ile birlikte 'Sen ciddi misin ?' dercesine bakıyordu bana.

Kendi kuyumu kendim kazmak gibi bir aptallık yapacak değildim, Ezgi'nin Buğra'ya olan imalı tavırlarını veya Onur ile haşır neşir olmasını çekemezdim. Yani tabii ki de gelmesini istemeyecektim, sadece nerelere kaybolduğunu merak etmiştim.

"Saçmalama," dedim yüzümü buruşturarak. "Sordum sadece."

Bakışlarındaki şaşkınlık ve şüphe kaybolmamıştı hala, "Sadece sormak için sorduğuna eminsin değil mi ?"

Gözlerimi devirerek "Evet Buğra." diye yanıtladım o saçma sorusunu. "Her neyse, araba konusu ne oldu ?"

"1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, ve ben 11," dedi Berk her zamanki şapşallık ifadesiyle birlikte hepimizi tek tek sayarak. "Yani..." Elini havada sallayıp konuşmasına devam etti, "Normal arabaya sığmamız imkansız. Otobüs veya servis gibi bir şey ayarlamamız lazım."

"Önce nereye gideceğimizi söyleyin siz."

"Şile olabilir bence. Güzel kamp alanları var." Fikir Arya'dan çıkmıştı.

"Ya ama orada şimdi bir sürü kişi vardır, doludur çoğu yer." diye itiraz eden kişi ise Selin'di, bugünkü nadir konuşmalarından biriydi bu.

"Belgrad ormanları ?" diye gülerek konuşmaya atladı Doruk.

Orada kamp yapılıyor muydu ya ?

"Orada kampa izin var mı ki ?" Ada, varlığını bu cümle ile kanıtlayıp her zamanki gibi yine aklımdaki düşünceleri kelimelere dökmüştü.

"Vardır bence," Ve Gökçe. Arada sırada böyle kısa cümlelerle konuşmaya ortak oluyordu, bu bile iyi bir şeydi. Hiç konuşmamasından daha iyiydi en azından.

Ve bu herkesin tek tek ortak olduğu diyaloğu sonlandıracak olan cümleyi Kaan omuz silkerek dile getirmişti : "Olmasa bile kimin umurunda ki ?"

Doğru, kimsenin umurunda bile değildi. Hele de bizim.

Tuğba "Sonuç olarak son karar Belgrad ormanı yani ?" diye sorunca hepimiz aynı anda evet anlamında başımızı salladık.

"Bir şey söyleyeceğim ama dalga geçmek yok ?" Kurduğum bu isteksiz cümleyle birlikte tüm kafalar bana döndü, ne diyeceğimi merak ederek bakıyorlardı. Sesimdeki tereddüt onlara, önemli olan ama şu ana kadar hiç söylemeye bile niyetlenmediğim kelimelerin varlığını belli etmişti direkt olarak. "Belgrad ormanları neredeydi ?"

"Bununla mı dalga geçmemizi bekliyordun ?" Buğra'nın bile şaşırdığı belliydi, benimle her konuda dalga geçme eğilimi olan biri olduğu halde bu olayda dalga geçecek bir konu bulamamıştı. Hayret. "Sarıyer'de. Bahçeköy taraflarında yani."

"Asıl dalga konusu o değildi zaten." Derin bir nefes aldım, biraz sonra gelecek olan kahkahalara hazırlıklı olmam gerekiyordu. "Neden bilmiyorum ama küçüklüğümden beri Belgrad ormanlarının İngiltere'de olduğunu sanıyorum."

Sen Gitmeden Önce.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin