-30- Siyah ve dantelli.

128K 2.6K 70
                                    

Bir anda gelen geri çekilme dürtümle beraber kafamı hızlıca geriye doğru çektim.

Derdi neydi bunun Allah aşkına ?

"İhsan -" diye söze başlamıştım ki, Onur bugünkü bilmem kaçıncı kez sözümü böldü.

"Selam gençler,"

Ah, o ne zaman gelmişti buraya ? Asıl bomba soru : Olanları görmüş müydü ?

Gayet normal bir şekilde gülümsediğine göre : Hayır.

Ama gözlerindeki o bakışa göre : Evet.

Gördüğünden emindim ama görmemiş gibi davranıyordu. Onur'u her şeyiyle tanırdım ben, bakışlarından bile neler düşündüğünü anlayacak kadar. Ve şu anda pek de iyi şeyler düşündüğü söylenemezdi.

İhsan'ın Onur'a cevap vermemesi gayet normaldi, zaten birbirlerini pek sevdikleri söylenemezdi. Burada anormal olan durum ise Onur'un selam verirken çoğul eki de kullanıp, bu cümleye İhsan'ı da dahil etmesiydi. Onur ona ölse bile selam vermezdi.

Aralarındaki bu kötü bakışmanın sonunun nereye varacağını bildiğim için ayağa kalkıp aralarına girme gereksinimi duydum.

"Hadi gidelim," dedim sevimlice sırıtarak.

"Buğra gelmeyecek miydi ?" derken kötü bakan mavi gözlerini İhsan'dan ayırıp bana çevirmişti. Gözleri biraz önceki gibi tip tip bakmıyordu, durgunlaşmıştı.

Sanki anlaşmışlar gibi, onu söyledikten iki saniye sonra bize doğru yaklaşan Buğra'yı gördüm. İki elini de ceplerine yerleştirmiş, bize doğru adımlar atıyordu Kaan ile birlikte. Yürüyüşleri bile nasıl hem çekici, hem asi, aynı zamanda bu kadar rahat olabiliyordu ?

"Geliyor," dedim bakışlarımı Buğra'dan alıp Onur'a tekrardan çevirirken. Elimi kolunun üst koluna yerleştirdim. "Hadi gidelim."

Kasları parmaklarımın altında fazlasıyla belli bir şekilde kasılırken "İhsan ile duracağım, konuşmamız gereken bir konu var. Sen git." dedi. Bu konuşmanın normal bir konuşma olmayacağını adım gibi biliyordum.

İhsan'a kaçamak bir bakış attığımda merdivenlerde fazlasıyla rahat oturduğunu gördüm. Sırtını oturduğu merdivenin arkasındaki merdivene yaslamış, bacaklarını alt merdivenlere doğru gelişigüzel uzatmıştı. Sağ kolunu da, kaslarını belli etmek istercesine, arka merdivene dayadığı gerçeğini de ihmal etmeyelim lütfen.

"Onur," dedim en uyarıcı ses tonumla. "Sana gidelim dedim."

"Ben de sana git dedim Hazal. Bir kere olsun lafımı ikiletmeyip sözümü dinle, tamam mı ?" Derin bir nefes aldı. "O orospu çocuğuna elimi bile sürmeyeceğime söz veriyorum." Bu sözü verirken hem kendisini hem de beni ikna etmek ister gibiydi. Çünkü Onur'un, İhsan'a dalmaması mucizevi bir olay olurdu. Bunu kendisi benden daha iyi biliyordu zaten.

Dikkatimi Onur'dan çekip kendisine yönelten kişi Buğraydı.

"Naber bebeğim," dedikten hemen sonra dudaklarıyla, dudaklarımın üstüne baskı yapıp bir öpücük kondurdu.

Cevap vermek yerine sırıttım ve Buğra'nın, gözleriyle Onur ve İhsan'ı işaret edip "Bunlar ne iş ?" demeye getirdiği bakışlarına omuz silkmekle yetindim.

Onur'dan,

Hazalları gönderdiğim gibi, hala merdivende yayılmış bir şekilde istifini bile bozmadan oturan İhsan'ın yanına oturdum. Onunla daha halledilmemiş bir hesabımız vardı ama onu bugün halletmeyecektim. Daha zamanı vardı, aceleye gerek olmadığını düşünüyordum. Ne de olsa bu piç kurusu her saniye, inadıma yapıyormuş gibi, karşıma çıkmayı başarıyordu.

Sen Gitmeden Önce.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin