-6- Kıyafetler.

161K 3.7K 242
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey Buğra'nın o tapılacak derecede mükemmel olan suratıydı. Kısa bir şaşkınlık dalgasından sonra neden bu kadar dip dibe durduğumuzu anlamaya çalıştım. Tamam, neden yan yana uyuduğumuzu biliyordum ama bu burunlarımızın neden dip dibe olduğunu açıklamıyordu. Uyumadan önce ondan ne kadar uzağa gidebildiysem gitmiştim ama sabah uyandığımızda bu kadar yakındık işte. Of. İyi ki uyanmamıştı, bu halde uyuduğumuzu bilmesini istemiyordum. Uyanmaması için yavaş yavaş kalkmaya çalışırken belimdeki elini fark ettim. Buğra'nın. Eli. Belimdeydi. Ah, işte şimdi bayılacaktım. Hemde sıkıca tutuyordu belimi ve bu da kalkmamı engelliyordu. Bir gün içinde tam iki defa elini belime koymuştu.

En sonunda daha fazla çabalamayı bıraktım ve kafamı tekrardan yastığıma gömdüm. Buğra'nın da kendi yastığını kullanmayıp, kafasını koyduğu yastığa. Aslında mantık olarak ikisi de onun yastığıydı. Her neyse. Buğra'nın yavaş yavaş gözlerini açtığını gördüğümde hızlıca gözlerimi kapattım. Uyanıp da bizi bu halde gördüğümü bilmesini istemiyordum. Uyuyor gibi davranırsam bu olayı hiç yaşanmamış sayabilirdik, böylesi daha iyiydi.

Hafifçe esnedi. Kesik kesik nefesleri dudaklarıma çarpıyordu. İster istemez dudaklarım titremişti. Nefeslerini düzelt, Hazal. Kalp atışların 120'lere tırmandı. Yüzlerimizin bu kadar yakın olması bile yeteri kadar tahrik edici bir durum zaten. Daha fazlasına gerek yok.

"Uyanık olduğunu biliyorum, Hazal. Gözlerini aç." dedi o uykulu sesiyle. Gözlerimi açtığımda siyah gözlerini, kahverengi gözlerime kenetlenmişti. Hala nefesi dudaklara çarpıp, beni parmak uçlarıma kadar ürpertiyordu ve hala eli belimdeydi. Gözleri , gözlerim ve dudaklarım arasında giderken ; her saniye yavaşça bana daha da yaklaşıyordu. Ve benim de kalp atışlarım daha da hızlanıyordu. Gözleri gözlerime kilitlenmişken, dudaklarımız birleşiyordu ki ben dengemi kaybedip yataktan düştüm. Daha doğrusu popo üstü çakıldım diyebiliriz.

Salağın tekiydim.

O kadar dipte duruyordum ki düşmem gayet normaldi aslında. Ve Buğra'nın beni sıkıca tutan eli de pek yardımcı olmamıştı. Sırf düşmemin zevkini çıkarabilmek için bırakmıştı beni. Sinir şey. Ben yerde popomu sıvazlarken bana gülmekle meşguldü. "Süper bir düşüştü." dedi kahkahasını bastırdığında. Daha biraz önce duygusal bir öpüşme anı yaşamaya heveslenirken, şimdi popomun acısıyla kıvranıyordum. Acımı umursamadan ayağa kalktım ve "Aptalın tekiyim," diye mırıldanarak lavaboya doğru ilerledim. O da yatakta uzanıp, benim ilerlememi izliyordu. Acısından dolayı popomu pek rahat hareket ettiremiyordum. Salak salak yürüyordum anlayacağınız. O da büyük bir zevkle yürüyüşümü izliyordu yani.

Ah, aslında popomun kırılmadığına şükretmem gerekiyordu.

Lavaboya girdiğim gibi kapıyı sertçe kapatıp, kilitledim. Ellerimi lavaboya dayadım ve aynadaki yansımama baktım. Boş ve anlamsız bir şekilde. Yaptıklarıma anlam veremiyordum. İstanbul'a gelene kadar hep Doruğu görme hayalleri kuruyordum. Nasıl karşılaşacağımız hakkında yüzlerce karşılaşma planı yapmıştım. Onunla tekrardan sevgili olmayı planlamıştım. Onu affetmeyi ve ileriye bakmayı. Ama şimdi ona yüz bile vermiyorum. Onunla konuşmaktan çekiniyorum. Her birbirimize yakın durduğumuzda ondan uzaklaşmaya çalışıyorum. Eskiden her aynaya baktığımda yanımda onu görürdüm... Hayalini. Her başka erkeğe gözüm kaydığında kendimden utanırdım, hemen çekerdim gözlerimi. Yanımda olmasa bile her zaman yanımdaymış gibi davranırdım. Kısacası bedenen yanımda olmasa da hep aklımdaydı. Ama şimdi Buğra'ya baktığımda Doruk hiç aklıma bile gelmiyordu. Onunla o kadar yakın mesafede uyuduğumuzu gördüğümde düşündüğüm tek şey onu öpmekti. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama onu gördüğümde ondan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Reaksiyon değişimlerim de ondan kaynaklanıyordu sanırım. Ve hayır, ona aşık değildim. Kesinlikle değildim. Onu sevmiyordum. Hatta sinir oluyordum da bazen. Ama neden böyle olduğumu bilmiyordum.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now