Özel bölüm. ☆ Yıllardan kesitler. ☆

70.2K 2.4K 263
                                    

-6 Kasım 2002-

"Baba ! Mumlarımı üflemek istiyorum !" diye bağırdım ellerimle masada bir ritim tutturmuşken.

"Onlar senin değil, benim mumlarım. Çek kafanı şuradan."

Kaan bana en uyuz bakışlarından birini yollarken hafifçe gülümseyip önümde tüm güzelliğiyle duran pastaya parmağımı sürdüm.

Önemli bir ayrıntı : Onun resminin bulunduğu kısma sürmüştüm parmağımı.

Pastamız, kare şeklindeydi. Çikolatalıydı ve üstünde Kaan ile benim omuz omuza durduğumuz bir resmimiz vardı. İkimizin de yüzünde neşe dolu kocaman bir sırıtma bulunuyordu ve bu objektife bile o kadar bariz bir şekilde yansımıştı ki. Ve ben sırf ikizimin inadına gitmek için parmağımı pastaya batırıp şeklini bozmuştum.

Ve tam o sırada onu gördüm... İki taraftan da örülü olan kahverengi saçları, kocaman gözleri, minik burnu ve kıpkırmızı dudakları ile mükemmelliğin tanımını oluşturan küçük kızı.

Pastaya bulanmış olan parmağımı dudaklarımın arasına götürürken gülümsedim ona doğru, ama aldığım tepki mesafeli bir bakıştan öteye gitmemişti.

Kaan'ı orada bırakıp masanın oradan uzaklaştım ve adımlarımı ona doğru yönlendirdim.

Mavi bir elbise giymişti, beklediğimin tam aksine. Pembe giymesi gerekmez miydi ? Sonuçta 6-7 yaşlarında bir kızdı ve yaşıtlarının neredeyse hepsi pembe elbiselerle dolanırdı etrafta, ondan da bunu beklemiştim işte.

"Merhaba," dedim en sevecen halimle. "Ben Buğra."

Kısaca "Hazal," dedikten hemen sonra arkasını döndü ve dizlerine kadar gelen elbisesini tutarak babasının yanına koştu. Babasını önceden de görmüştüm, babamın en yakın arkadaşıydı. Ama onu, yani Hazal'ı, ilk defa görmüştüm bugün ; ve babam ilk defa bugün bahsetmişti onların da geleceklerinden.

Ona doğru kısa bir bakış daha attıktan hemen sonra babamın yanıma gittim, "Ne zaman pastayı üfleyeceğiz ?"

"Mustafa amcanlar da geldiğine göre ; şimdi. Hadi Kaan'ın yanına geç."

Koşa koşa masaya doğru gittim ve tam Kaan'ın yanına geldiğimde durdum.

Her şey normaldi, tek şey hariç. O da Kaan'dı. Çünkü Kaan'ın sırıtışı hiç de normal bir sırıtış gibi durmuyordu.

"Ne var ?" dedim dikkatle yüzünü incelerken. Ona bakıyordum ama yine de arada sırada Hazal'a doğru kaçamak bakışlar atmaktan da vazgeçmiyordum.

Yeniden Kaan'a döndüğümde yüzündeki alaycı ifadenin daha da genişlemiş olduğunu fark ettim.

"Fark ettin mi bilmiyorum ama bu ailenin en yaramaz çocuğu benim, ikiz. Her şeyi kapabilirsin ama yaramazlık ünvanımı ? Asla."

İşte tam o sırada pasta geldi aklıma, onun yüzünün olduğu kısma parmak sürdüğüm.

Bakışlarım yeni rotasına, yani pastaya, doğru kayarken bakışlarım klasikti. Benim yaptığımı yaptığına emindim.

Ve yapmıştı da. Hatta daha kötüsünü.

Çünkü benim olduğum kısım tamamen karışmıştı, boydan boya. Üşenmemiş ve resimdeki tüm vücuduma sürmüştü parmağını, pastadaki varlığım bile belli değildi.

Ama kızmadım. Ona kötü bir bakış bile atmadım.

Tüm bunların aksine, gülümsedim. Kocaman bir şekilde hem de.

Babam pastanın mumlarını yakarken annem de Kaan'la benim fotoğraflarımızı çekmekle meşguldü.

Ve ben babam mumları yakarken de, ışıklar kapanırken de, hatta Kaan ile birlikte mumları üflerken bile annesinin bacağının arkasına sığınan Hazal'a kaçamak bakışlar attım.

Sen Gitmeden Önce.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin