-21- 4 peluş hayvan.

144K 3.2K 105
                                    

Eheheh okurken koyduğum şarkıyı açsanız çok iyi olur bence. Evet, evet iyi olur. İyi okumalaar :ddd

Bu aptalın burada ne işi vardı ? Asıl önemli soru ise 'benim yanıma hangi cesaretle gelebilirdi ?'

Ben daha ağzımı bile açamadan önümde tam 4 tane peluş hayvan belirmişti.  Bizimkiler. Sırasıyla Berk-Doruk-Buğra-Kaan.

"N'oluyor lan ?" Bunu diyen Kaan'dı. O paytaklıkla buraya nasıl bu kadar hızlı geldiğini bile anlayamamıştım.

Murat karşısında gördüğü bu manzaradan dolayı kahkahasını tutamamıştı. Kahkaha atmayı bitirdiğinde ise "Şu halinizle ne derseniz deyin, sizi ciddiye bile alamıyorum." dedi o nefret ettiğim sırıtışıyla birlikte. Sonra da başını tam olarak Doruğa döndürdü. "Ooo kardeşim, papağan ruhunu ön plana çıkarmışsın bakıyorum da."

Bu çocuk kaşınıyor muydu yoksa bana mı öyle geliyordu ?

Tam önümde durdukları için bizimkilerin yüzlerini göremiyordum ama Doruğun "Senin de yıllarca orospu çocuğu ruhun ön plandaymış ama hala nasıl göremediğimi merak ediyorum ben, Murat." derken yüz tipini hayal edebiliyordum. Alay ve sinirle karışık bir bakış.

Doruğun ona resmen nefretini püskürtmesi ve "Murat," demesinden sonra Kaan ile Buğra'nın hangi Murat olduğunu anladığına emindim. Çünkü onlara anlatmıştım her şeyi.

"İşte şimdi sıçtın Murat. Yanlış zaman, yanlış mekan, yanlış kişiler, tatlım." dedim sevinçle bağırarak. O yaptıklarından sonra ondan tam anlamıyla nefret ediyordum. Dövseler "Biraz daha vurun !" diye tezahürat yapardım sanırım. Murat da dahil hepsi bakışlarını bana çevirmişti. Bizim erkekler bana sinirli bakarken, Murat'ın yüzünde alaycı bir sırıtma vardı. Bana-kimse-bulaşamaz bakışı. Bu çocuğun sonu cidden iyi olmazdı. Cidden. Burada olduğum tüm süre boyunca hepsini çok yakından tanımıştım. Ve hepsinin ortak yanlarından biriyse damarlarına basıldığında sinirlenmeleriydi. Yani şu her zaman sırıtan Berk bile bazen çok fena sinirlenebiliyordu. Bakışlarından tırsıyordum zaten.

Sonra o müthiş olay oldu. Selin ve Arya burada neler döndüğünü bilmediklerini ifade eden bakışlarıyla yanıma gelirken, bizimkiler o kocaman kostümleri çıkarmışlardı. Baktığımda tüm kostümler yerde duruyordu. İyiki içinde normal kıyafetlerimizle duruyorduk, yoksa böyle artist tavırlarla o kostümleri çıkarmaları imkansız olurdu. Ve hem giymesi, hem de çıkarması kolay olan kostümlerden aldığımız iyi olmuştu.

Oh be. Onların vücutlarına baktığımda bu hallerini ne kadar özlediğimi fark ettim. Böyle hiç değilse insana benziyorlardı. Daha çok taşa benziyorlardı ama genel olarak insanlardı işte.

Murat'ın karşısında sessizliğini koruyan Buğra sonunda sessizliğini "Şimdi de ciddiye almamakta kararlı mısın ?" diyerek bozdu. Sesinde tüylerimi ürperten bir tehlike tınısı vardı. O kadar düz bir tonda konuşmuştu ki ne kadar sinirli olduğunu anlayabiliyordum. Anlayamadığım şey Murat'ın nasıl hala böyle sırıtabildiğiydi.

"Burada bana sataşacak kişinin Doruk olması gerekiyordu. Sen kimsin ?" dedi o iğrenç bakışlarıyla Buğra'yı baştan aşağı süzerek.

Buğra eliyle bizimkilere geri çekilmelerini işaret etti. Ve hepsi bu emire uydu. Doruk bile. Hadi canım ! Doruk, Buğra'nın dediği şeylere ne zamandan beri uyuyordu ? Normalde inadına orada durmasını beklerdim. Ama o da diğer ikisi gibi geriye doğru bir adım attı. Şu anda Buğra ve Murat karşı karşıya duruyordu.

"Kim olduğumu bilmek istediğinden emin değilim," diye tısladı Buğra. "Ama yine de o kadar merak ediyorsan cevaplayayım. Senin ne kadar piç biri olduğunu bilen kişi ve Hazal'ın sevgilisi. Bu kadar bilgi yeter mi beni tanımana ?"

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now