-42- Yine bir kural listesi.

106K 2.1K 173
                                    

"Salağa bak ya," diye çemkirdim Buğra'ya. "İnsan gibi tut kolundan, çekiştirme."

Bana attığı bakış, çenemi kapatmamı belirten türdendi. Eğer biraz daha konuşmaya devam edersem Buğra beni öldürme planlarını işleme koyacakmış gibi hissediyordum, o yüzden sesimi çıkarmadım.

Bir tarafında Berk, diğer tarafında ise Buğra bulunan Kaan sesli bir kahkaha koyverdi. İkisi de destek olmak için kolundan tutuyordu, Kaan bayağı homurdanmıştı bu duruma ama sonradan yine kabul etmek zorunda kalmıştı tabii.

Bakışımı diğerlerine çevirdiğimde onların da Kaan'dan eksik kalır bir yanları olmadığını fark ettim, hepsi bize bakıp sırıtıyordu.

"Ya Hazal, şu Buğra'yı dövsene. Hasta adama yaptığı eziyete bak," diye yapmacık bir üzüntüyle mızmızlanan Kaan'ı umursamadım ve yoluma devam ettim. Birazdan o beni dövecekti, haberi yoktu.

Hastanedeki tam 2. haftamızda, ancak çıkabilmiştik hastaneden. Çıkmıştık çıkmasına ama daha hastaneyle işimiz tam olarak bitmemişti, fizik tedaviye gelecekti Kaan her hafta. Asıl zorlu süreç bitmişti bitmesine ama gelecek günlerin de düşündüğümüz kadar kolay olacağını sanmıyordum. Çünkü bu kaza hepimizde derin, onarılamaz hasarlara yol açmıştı. Kaan'ın bile görünüşte o kadar fiziksel hasarı bulunmamasına rağmen, asıl hasar içindeydi. Bahsettiğim şey tabii ki de beyin kanaması geçirmesi değildi, hayır ; önemli olan nokta kalp kırıklarıydı.

İkizlerin anne ve babası bizi önde bırakıp arkadan bizi takip etmenin daha mantıklı olacağına karar vermiş olacaklar ki, seslerini bile çıkarmadan atıyorlardı adımlarını. Aylin teyze daha yeni yeni toparlanmıştı, Kaan'dan bile zor atlatmıştı bu evreyi. Yani Kaan içinde yaşıyordu her şeyi, hiçbir şeyi bize yansıtmazdı ama Aylin teyze böyle değildi. Her gün acısını, üzüntüsünü dışarı yansıtmıştı ve ne kadar berbat bir halde olduğunu hepimiz fark etmiştik.

Semih amcada ise durumlar aynı Kaan'ınki gibiydi. Soğukkanlı bir davranış sergiliyor, hiçbir şekilde acısıyla bütünleştirmiyordu kendisini. Bu yüzden her zaman babasının yanında olan kişi Buğra olmasına rağmen, Kaan daha çok benziyordu babasına. Benzerlikleri gülümsememe yol açarken yürümemi hızlandırdım ve Gökçe'nin yanına ulaştım.

"Şşştt,"

Değişik seslenme biçimime burun kıvırırken cevap verdi : "O ne öyle be, ismimle seslenemiyor musun ?"

Kısa bir düşünme seansının ardından büyük bir bilmişlikle yanıt verdim, "Hayır." Devreye giren gülümsemem, birazdan diyeceklerimi örtbas etmek istermişcesine sır verici bir hale bürünmüştü.

"Bora ile olan biteni anlat bana."

Gözleri büyüyüp şaşkınlık ifadesi tüm yüzüne yayılırken diğer bir şok edici cümle Onur tarafından gelmişti. "Hazal dedi de aklıma geldi, siz Borayla hayırdır ? Ne iş yani ?" Konuşurken kullandığı mimikler bu cümleyi daha da etkili bir hale büründürmüştü. Dediklerine katılıyorum, dercesine başımı salladım hafifçe.

İyi ki Bora bizi duyamayacak kadar arkamızdan ilerliyordu.

"Oha artık !" diye isyan etti Gökçe, yüzündeki ifade şaşkınlığın istilasına uğramış gibiydi. "Aramızda hiçbir şey yok, sadece arkadaşız. Aynı sizinle olduğu gibi."

"Ha, just friends durumu diyorsun yani ?"

Bu sefer Onur'a ben bile göz devirmiştim, Gökçe'nin de benimle aynı ifadeyi gerçekleştirmesi gayet de normal bir şeydi o yüzden.

"Sen sus Onur." Onur'dan gözlerimi çekip Gökçe'ye döndüm. "Tavırlarınız hiç de arkadaş gibi değil ama. Hastanedeki 2 hafta boyunca bayağı da yakınlaştığınız da gözümden kaçmadı zaten," Kendimi, çocuğuna hesap soran anne gibi hissediyordum, ama böyle hissedişim bile bunları sormaktan alıkoymamıştı beni.

Sen Gitmeden Önce.حيث تعيش القصص. اكتشف الآن