ÖZEL BÖLÜM

16.4K 1.1K 820
                                    

                       ÖZEL BÖLÜM

5 Aralık, 2017

Bugün İstanbul'un havası buz gibiydi. Hatta Bursa'nın çivi gibi sert dondurucu havasında bile daha soğuktu.

Önümdeki elmalı turtadan kocaman bir lokma alıp ağzıma attığımda, karşımda oturan Berna ağzı dolu olmasına aldırmadan hızlıca konuştu.

"Yemin ederim buranın zencefilli limonlu kurabiyesine bayılıyorum ya." Bir kurabiye alıp kahvesine batırdı ve hepsini ağzına attı. "ımmm..." Sanki yediği kurabiye değilde dünyanın en leziz yiyeceğiymiş gibi beğeni dolu sesle mırıldandı. "Gerçekten efsane! Sen de tadına bak. Kesinlikle pişman olmazsın Ahu."

Berna ile üniversiteye kayıt yaptırırken öğrenci işleri binasında saçma bir şekilde karşılaşıp tanışmıştık. Ben mutsuz, o aşırı mutluydu. Ve ikimizinde anlamadığı bir şekilde o günden sonra yapışık ikiz gibi gezmeye başladık. Bu durumdan ne ben şikayetçiydim ne de Berna. Zaten ilk İstanbul'dan kaçmaya çalıştığımda da bana yardımcı olmuş ve başımdan geçen her şeyi öğrenmişti. Benden uzaklaşacağını düşünürken, Berna bana daha sıkı sarılmayı seçmişti. Melih bana kaçmamda yardım edenin Berna olduğunu öğrenmesine rağmen Berna ile arkadaşlık etmeme ne hikmetse karışmamıştı.

Aklıma Melih'in düşmesiyle bakışlarımı pencereden dışarıya çevirdim ve Melih'in başıma diktiği, beni gizli gizli takip eden adama baktım. Hazır ola geçmiş vaziyette telefonla konuşuyordu. Büyük ihtimalle, okuldan sonra kafeye geldiğimi patronuna bildiriyordu.

"Bir ısırık al." diyerek elindeki kurabiyeyi bana uzatan Berna'ya gülümsedim. "Yok, ben elmalı turta yiyorum. Ağzımın tadı bozulmasın şimdi."

Berna omuzlarını silkti ve kurabiyeyi kendi ağzına attı. Kaşıyla önümdeki elmalı turtayı işaret etti. "Kızım, ne sende ki bu elma aşkı yahu?" diye sordu.

"Seviyorum." dedim. "Elma ve elmalı her şeyi çok severim."

Berna gözlerini kıstı ve bir sır verir gibi masaya eğilip kısık sesle "Ahu aha tam buraya yazıyorum." İşaret parmağını dudaklarına götürüp yaladı ve o parmağıyla masanın bir köşesine bir şeyler yazıyormuş gibi yaptı. "Ben kendi kafemi açacağım ve burayı arkamda bırakacağım. Herkes benim nefis tatlılarımı konuşacak. Senin için çeşit çeşit elmalı tarifler yapacağım. Bu benim ilk hedefim ve sende şahitsin Ahu."

Bende onun gibi masaya eğildim ve "Şahidim." dedim. İkimiz kısık seste kıkırdadığımızda yanı başımızda bir hareketlilik oldu. Geri çekilip bakışlarımı yan tarafa çevirdim.

Esmer, oldukça heybetli, uzun boylu ve kirli sakallı bir adam masanızın başında ayakta gülümseyerek duruyordu.

"Merhaba." dedi. Oldukça sıcak kanlı bir sesle. "Ben Turgay." Elini ensesine götürdü ve ensesini kaşıdı. "Müsaade var mı? Masanıza oturabilir miyim?" diye sordu.

Berna ile göz göze geldim. Bu sırada adı Turgay olan adam bizim cevap vermemizi beklemeden sandalyeyi çekip oturdu.

"Karar vermek bu kadar zor olmasa gerek kızlar." dedi ve gülümseyerek bana döndü. "Ahu, biz seninle aynı bölümdeyiz."

"Öyle mi..?" diye mırıldandım. Başımı çaktırmadan pencereye çevirdim ve Melih'in başıma diktiği adama baktım. Adam yerinde yoktu. Bir an'da beni telaş aldı. "Neyse..." derken çantamı elime aldım. "Benim kalkmam lazım."

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now