28. BÖLÜM

30.3K 1.6K 1.1K
                                    

                                                                                      28

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                                                             
                        28.BÖLÜM

Bengü: Ağla Kalbim

Bazı anlar vardır, asla ihtimal vermediğin şeyleri yaşadığın...

Bazı anlar vardır, ne gözünün gördüğüne ne de kulağının duyduğuna inanmadığın...

Bazı anlar vardır, asla olmaz dediğin şeylere şahit olduğun...

İşte tam olarak bu bazı anlardan birini yaşıyordum. Melih'in öfkeli dudaklarının arasından firar eden kelimeler, sırasıyla önce bana sonra da Mehmet abiye saplanmıştı.

"Bunu bana nasıl yapabildin Mehmet abi? Beni nasıl sırtımdan vurabildin?" diye haykıran Melih'in öfkesi ateşe dönüşmüştü.

Mehmet abi duyduklarıyla afallamış kapı pervazında öylece duruyordu. Bedeni kaskatı kesilmesine rağmen gözlerinin içinde ufacık bir tedirginlik yoktu. Melih ile birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Ben ise gözlerimi ikisinin üzerinde gezdiriyordum.

Melih'in öfkesi sesine yansımış ve Mehmet abiye hitaben "Nasıl lan?" diye kükremişti. Mehmet abi kendini toparlayarak "Melih aslanım." Diye konuştuğunda. Melih masasının üstündeki eşyaları yere savurdu. Savurduğu eşyaların üstüne basarak bir iki adım attı.

"Kes bana aslanım demeyi!"

"Melih ben neyden bahsettiğini anlamıyorum."

Melih dalga geçer gibi gülmeye başladı. "Demek anlamıyorsun?" ayağının altında ezilen çoğu kırılmış eşyaları önemsemeden Mehmet abinin yanına doğru adımlayıp aralarında sadece bir- iki adımlık bir mesafe bıraktı. "Dur ben sana anlatayım hemen!" diyerek Mehmet abinin yakasına yapışıp kafa atması bir oldu.

Benim çığlığım havada uçuşurken Mehmet abi burnuna aldığı darbeyle inledi. Melih'in yüksek sesi ve benim atmış olduğum çığlık yüzünden şirket çalışanları koridora toplanmıştı. Melih'in odasının açık kapısından görünen ikilinin tartışmasını tedirgin gözlerle izliyorlardı.

"Benim en yakınım olup içime sinsice sızdın. Meğer düşman senmişsin Mehmet abi!"

"Ben düşman değilim Melih!"

"Kes sesini!" diyerek Mehmet abinin yakasından sarstı. "Bana yalan söyleme! Düşman sensin!"

Gözlerimin gördüğü sahneyi beynimin idrak etmesi biraz güç oluyordu. Bedenim zangır zankır titrerken, ayaklarım sanki kımıldamamaya yemin etmiş gibi yere çakılmıştı. Gözlerim şaşkınlıktan mı yoksa korkudan mı dolu doluydu? Bilmiyordum.

Melih Mehmet abinin yakasından iyice tutup "Söyle!" diye kükrediğinde, daha fazla dayanamadım ve yere çakılan ayaklarıma komut vererek yanlarına doğru ilerledim. İkisine fazla yaklaşmadan kendimi güvence altına alabileceğim bir mesafede durdum. "Melih" diye seslendim. Ama Melih'in beni duymak gibi bir niyeti yoktu. Bakışlarımı Mehmet abi ve Melih'in üzerinde gezdirdikten sonra, bakışlarım bizi izleyen çalışanlara takıldı.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now