GEÇMİŞ ÖZEL BÖLÜM

19.9K 1.2K 1.3K
                                    

               GEÇMİŞ ÖZEL BÖLÜM

Fikret Yıldırım & Canan Kaya

Melike Şahin: Tutuşmuş Beraber
Gülşen: Sakıncalı

Yazar anlatımıyla...

8 Mayıs 1993, İstanbul...

Kader Fikret ve Canan için ağlarını ördüğünde, bilseydi sonucunun böyle acı biteceğini, asla bu iki kalbi birleştirmezdi.

Canan zayıf bedenini şiddetli rüzgâra karşı zor ayakta tutuyordu. Rüzgâr uzun koyu kahve saçlarını savuruyor ve yüzüne kırbaç misali iniyordu. Canı yanmasına rağmen rüzgârın serinliğini sevdiği için bahçedeki hamakta, rüzgâra karşı sallanıyordu. Böylelikle yanağına süzülen yaşları rüzgâr anında kurutuyordu.

Babası vefat ettikten sonra hasta annesiyle amcasının kızı Füsun'un yanına İstanbul'a gelmişlerdi. Füsun ne kadar onların rahat etmesi için elinden geleni yapsa da Canan burada rahat ve mutlu değildi. Çünkü Füsun'un kocası Cevdet'in hal ve hareketlerinden oldukça rahatsızdı.

Elinden geldikçe Cevdet'ten uzak durmaya çalışıyor, ondan köşe bucak kaçıyordu. Bu evde Cevdet'ten rahatsızlık duyan bir tek Canan değildi. Füsun'da en az Canan kadar rahatsızdı kocasından ama bu duruma ses çıkartamıyordu.

Füsun kimsesizdi, çocuğu vardı.

Canan, kimsesizdi ve hasta annesi vardı.

Cevdet ise kötüydü, hem de çok kötü.

Kanadı kırık iki kuş, bir canavarın avucunun içinde can çekişiyordu.

Evin çalışanı ağlayan Tunç'u kucağına almış Canan'a doğru hızlı adımlarla geldi. "Kızım, anasıyla babası kavga ediyor. Bu sabide ağlayıp duruyor susturamadık bir türlü. Sen kucağına al belki sen de susar."

Canan ağlamaktan yüzü kızaran küçük çocuğu kucağına alıp susturmaya çalıştı. Birkaç dakika verdiği uğraştan sonra Tunç ağlamayı bırakıp, Canan'ın elbisesinin yaka kısmında olan kurdele ile oynamaya başladı.

Canan her şeyden bir haber yüzündeki tebessümle Tunç'u izlerken, Fikret'te Canan'ı izliyordu.

Fikret, bu eve daha önce defalarca gelmiş ama bir kez bile varlığına rastlamadığı kadının kim olduğunu düşünüyordu.

Tunç bebeği görmeye gelmişti ama daha bahçeye adımını atar atmaz, rüzgârda uzun saçları savrulan kadını görmesiyle ayakları donmuş gibi olduğu yerde kala kaldı. Dakikalarca sadece arkasından savrulan saçlarını izleyen Fikret sabırla kadının yüzünün kendisine dönmesini bekledi.

Canan, yüzünü Fikret'e döndüğünde, Fikret kadının güzelliği karşısında büyükçe yutkundu. Dakikalardır yere çivilenen ayakları bir anda çözüldü ve kadına doğru adımladı. Her attığı güçlü adımda kadına biraz daha yaklaştıkça aslında karşında duran güzelliğin kadın diye hitap edilmeyecek kadar küçük olduğunu gördü. Olsa olsa karşısındaki kadından ziyade küçük bir kızdı.

Fikret bir kaç adım mesafe bırakarak durdu ve bariton bir sesle "Merhaba" dedi. Canan sesin geldiği yöne yüzünü çevirdiğinde, iki çift göz birleşti.

Adamın bakışları sertti ama içi kadının acı kahve gözleriyle buluşmanın etkiyle titriyordu. Kadın bütün ürkekliği gözlerinden okunduğu yetmiyormuş gibi, incecik dudaklarının arasından mırıltı şeklinde çıkan kelimelerde bir o kadar ürkekti. "Merhaba."

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now