5. BÖLÜM

39.5K 1.9K 498
                                    

5

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

5. BÖLÜM

Mehmet ERDEM: Geceden Karanlık Sebebim

Zifiri karanlık hayatımda iğne ucu kadarda olsa bir ışık arayan iflah olmaz bir insanım. Seçtiğim hayat ve yaşamak istediğim hayatın arasında sıkışmıştı ruhum. Çok şey isteyip hiçbir şey elde edemeyen hayal bile kuramayan cesaretten yoksun bir insan oldum çıktım. Nefes aldığım için yaşadığımı sanan bir sürü insan var çevremde. Kimse bana burada nefes almak isteyip istemediğimi sormuyor. Sadece dışarıdaki yansımamla mutlu olduğumu düşünüyorlar. Ama öyle değildi kesinlikle öyle değildi.

Mutlu değildim.

Hem de hiç mutlu değildim.

Bu hayatı yaşamak için geceden bile daha karanlık sebebim vardı benim. Etrafı karanlık olan bu hayatta sebebimi unutmam mümkün değildi.

Bazen kafayı yiyecek kadar çok düşünüyorum. Keşke diyorum keşke, hiç gelmeseydim buraya. Hiç karşılaşmasaydım, ruhunda ölüm taşıyan bu adamla. Ama keşkeler bir fayda etmiyor, düşüncelerim sinsi bir yılan gibi sadece beynimi talan ediyordu. Kader daha ben doğmadan, Melih ise çocukken ağlarını örmüş ve ikimizi vicdansızca bir araya getirmişti.

Sabah uyandığımda yatakta tek başımaydım. Melih, odada bile yoktu. Yataktan kalkar kalkmaz aşağıya inmiş ve Melih'i hazır kahvaltı masasında başköşe de bulmuştum. Ben masaya otururken Ufuk, Ezgi'nin yardımıyla aşağıya inmişti. Arada Ezgi'nin şen sesi haricinde sessizce kahvaltımızı yapmıştık. Ezgi okula gitmek için evden ayrılmış Ufuk'ta dinlenmek için onun için hazırlanan odaya çıkmıştı. Melih, beni tüm itirazlarıma rağmen sert bir şekilde ikaz etmiş ve bir süs eşyası gibi yanında taşımak istediği için onunla birlikte şirketine gitmek zorunda kalmıştım.

Şimdi ise İstanbul'un kasvetli trafiğinde gıdım gıdım ilerleyen arabanın içinde Melih'in şirketine gidiyorduk.

Arabaya bindiğimizden beri sürücü koltuğunun olduğu yere bir kez bile bakışlarımı çevirmemiştim. Bir türlü akıp gitmeyen yolu amaçsızca izliyordum. Arabanın içinde boğucu bir sessizlik hâkimdi. Tabi arada Melih'in hiddetli küfürlerini saymazsak. Arkadaki aracın kornaya basmasıyla çıldıran Melih.

"Ne var lan ne var?" diye bağırdı. Bakışlarımı Melih'e çevirdim. Arabanın penceresini sonuna kadar indirmiş neredeyse bedeninin yarısını dışarıya sarkıtarak arkadaki araca saydırıyordu.

Öfke kontrolü yaşayan sabırsız bir adamdı zaten. Tahammül sınırları o kadar düşüktü ki yakıp yıkmaktan bir an olsun tereddüt yaşamıyordu. Gözü dönünce karşısında olan hiçbir şeyi dinlemiyor sanki gözüne siyah bir perde inmişçesine kimseleri görmüyordu.

BUZ YANIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin