9. BÖLÜM

30.4K 1.6K 779
                                    

  9

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  9.BÖLÜM

Yasemin Göksu: Aldı Gitti

İflah olmaz, hastalıklı bir düşünceye sahibim. İnsanların söyledikleriyle değil kendi gözlerimle gördüğüme inanan ve kendi gözlerimle görene kadar da peşini bırakmayan takıntılı bir insanım. Tıpkı yıllar önce annemin, babam konusunda beni uyarmasına, babamın beni güzel karşılamayacağını bana defalarca söylemesine rağmen, annemi dinlemeyip babamla ilk kez görüşmeye gittiğimde. Uğradığım hayal kırıklığımı kendi gözlerimle şahit olduğumda babamla bir daha görüşmek istemedim.

Şimdi de Melih, beni Levent konusunda defalarca uyarmasına rağmen Levent'le bizzat konuşup görüşmek istedim. Yine hayal kırıklığına uğrayacağımı ve en çok benim üzüleceğimi bildiğim halde Levent'le konuşmaya geldim.

Melih, kapının girişinde bütün heybetiyle duruyordu. Dudaklarımdan bir fısıltı gibi dökülen ismini bile duymamıştı. Bakışlarımız kesiştiğinde, Melih'in ela gözlerinde yanan ateşte kendi yansımamı gördüm. Melih bakışlarını benden çekerek Levent'e baktı.

"Beni aramak için hiç zahmet etme! Ben olmam gereken yere senin ruhun duymadan gelirim!"

"Melih Bey yanlış anladınız, lütfen buyurun oturup konuşalım." Diyerek koltukları gösterdi Levent.

Melih, Levent'in konuşmasını hiçe sayarak ona arkasını döndü ve sert adımlarla bana doğru ilerlemeye başladı. Adımları öyle yıkılmaz, öyle sertti ki, her attığı adımda sanki kor ateşleri bırakıyordu ardında. Gözlerinde yanan ateşi içime akıta akıta, bana adımlıyordu. Bana öyle bir bakıyordu ki, seni bu yaptığına pişman edeceğim der gibi, ölüm senin için az bile der gibi, küllerim bile kalmayana kadar beni yakmak ister gibi bakıyordu.

Kendisini benim gözümden görse, acımasız bir Azrail olduğunu anlar mıydı?

Adımlarını tam dibimde durdurdu, sol eliyle, sağ kolumun dirseğini kavradı. Benimle konuşmadan bile canımı yakabiliyordu, kolumu tutuşu sert değildi. Canım fiziksel anlamda acımıyordu ama ruhsal çöküntüyü gözleriyle bile bana yaşatıyordu.

Levent, olduğu yerden hızlıca yanımıza gelerek olaya müdahale etmek ister gibi bir kez daha konuştu. "Melih Bey, bakın Ahu sadece ziyarete geldi." Sesinde buz gibi bir tedirginlik vardı. Melih'in bana fiziksel bir zarar vereceğini düşünüyor olmalıydı. Ama Melih'i tanımıyordu, Melih bedenimde değil ömürlük sürecek ruhumda yaralar açardı. Levent'in konuşmasına bir tepki vermedi Melih, kolumda duran elini biraz daha sıkarak beni çekiştirecekken Levent elini kolumu kavrayan Melih'in elinin üstüne koyarak onu durdurdu.

"Yanlış anladınız diyorum, bırakın Ahu'yu." Dedi, sesinde korumacı bir tını vardı.

"Sakın! Hemen çek elini!" dişlerinin arasından tıslar gibi sarf etti kelimeleri Melih. Levent elini çekmedi, boşta kalan eliyle sol kolumu kavrayıp kendine çekecekken Melih, Levent'in Yüzüne yumruğunu geçirmesiyle Levent dengesini kaybederek yere düştü. "Senin elini sikerim! Kime dokunuyorsun lan sen?" diye kükredi. Levent'in yüzüne yediği yumruğa gözümden akan yaşlardan başka bir tepki veremedim.

BUZ YANIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin