10. BÖLÜM

31.9K 1.6K 869
                                    

                                    10

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                             
      10. BÖLÜM

Emre Aydın: Çocuğum Belki

Ekrana kilitlenen bakışlarım Tunç'un yanımdan rüzgar misali fırlayarak ekranın önüne gelmesi ve yumruk yaptığı elini ekrana geçirmesiyle son buldu.

"Kapatın şunu!" diyerek yumruklarını ekrana geçiriyordu. Ekranın mavi beyaz ışıkları Tunç'un yumrukladığı elinden akan kanı gizleyemiyor, aksine gözler önüne seriyordu. "Kapatın lan!" diye bir kez daha bağırdı acı içinde. Durmadan sık nefesler içinde parçalanan eliyle ekranı yumrukluyordu. Sesi öyle derinden, öyle acı çeker gibi çıkıyordu ki içimi sızlatıyordu.

Ekran bir anda karardı, Tunç kararan ekranla birlikte dizlerinin üzerine çöktü ve alnını ekrana dayadı. Karşımdaki görüntü bir adamın yıkılışıydı. Yok oluşuydu.

Kapanan ekranla birlikte Çağlar, Osman ve Ufuk yaka paça basını dışarıya çıkardı. Kenan amca birkaç görevliyle birlikte içeride ki davetlileri hızlı bir şekilde mekândan uzaklaştırdı. Sessizliğe bürünen mekânda sadece Füsun Hanımın ağlama sesi geliyordu. Babam, gözlerini Füsun Hanıma dikmiş öylece bakıyordu. Tekin, ekranın önünde dizlerinin üstüne çöken Tunç'un yanına gitti ve oda dizlerinin üstüne çökerek Tunç'un sırtına dayadı anlını. Dedem oturduğu yerden kalkamamıştı bile.

Melih, annesini kollarının arasına almış sakinleştirmeye çalışıyordu. Mehmet abi Füsun hanımın sadece birkaç adım gerisinde Rüya ile birlikte ayakta bekliyordu. Sessiz mekâna giren Kenan amca; "Bu nasıl iğrenç bir rezalet?" diye kükredi. Sesi son derece sert ve gür çıkmıştı. Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum.

"Bütün Türkiye'ye rezil olduk! İnsan yüzüne çıkacak yüzümüz kalmadı!" diyerek bir kez daha bağırdı Kenan amca. Birsen teyze araya girerek "Sakin ol Kenan tansiyonun çıkacak." Dedi, burada ki tek sorun Kenan amcanın tansiyonuymuş gibi.

Babam, Füsun Hanımla olan arasındaki küçücük mesafeyi kapattı. Gözlerini kırpmadan otuz yıllık karısının yaş dolu gözlerine baktı. "Neden?" diye sordu fısıltılı ve titrek sesle. Füsun Hanım bir yaprak gibi titriyordu, kocasının sorusuna verebilecek mantıklı bir cevabı yoktu. "Kim o adam?" diye başka bir soru sordu babam. Füsun Hanım cevap vermeden içli içli ağlıyordu.

"Kim o kırıştırdığın pezevenk?" diyerek bağıran babamın elini kaldırıp Füsun Hanımın yüzüne tokat atması bir oldu. Füsun Hanımın yüzünde patlayan tokat bütün mekânda yankılandı. Füsun Hanım elini yanağına koyarak ağlamaya devam etti. Ama babam duracak gibi değildi. Füsun Hanımın kolundan tutarak sarstı "Kim diyorum sana?" diyerek elini bir kez daha vurmak için kaldırdığında, Mehmet abi Füsun Hanımı babamın ellerinden çekip aldı.

Melih, "Çağlar, Ufuk" diye seslendi. Çağlar ve Ufuk Melih'ten aldığı komutla sinirden deliren babamın yanına gelip onu kollarından utarak durdurmaya çalıştılar. Ama babamın durmak gibi bir niyeti yoktu, avcılar tarafından yaralanmış bir kaplan gibi saldırgandı. Ufuk ve Çağlar onu tutmasına rağmen çırpınıyor ve dudaklarından olmadık küfürler savuruyordu.

BUZ YANIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin