11. BÖLÜM

32.2K 1.6K 647
                                    

                         11

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                         11. BÖLÜM

Mehmet Erdem: Acıyı Sevmek Olur Mu?

Sabahın erken saatleriydi. İçinde bulunduğum an da, kulakları sağır eden bir sessizlik vardı.

Mağlup olacağımı bildiğim bir savaşa girmiş, karşımda ki adamın küçücük acılı kalbiyle karşılaşmıştım.

Dilimin ucunda acıdan geçmeyen bazı kelimeler vardı. Onlardan biride karşımdaki adamın yedi yaşındaki çocukluğunun acısıydı. Yaşadığım onca acıya göğüs germeye çalışırken, bastıramadığım duygularım Melih'in de acısına göğüs germek istiyordu.

Melih'in kalbinin tırnakları acımasızca saplanmıştı ruhuma. O hep intikam istiyor ve bir türlü de pes etmiyordu. Peki, benim bu içimdeki his neydi böyle?

Melih'in şiddetli, acı yangınını iki kaburgamın arasında hissetmem normal miydi?

Melih, içindeki yangınla birlikte stüdyoyu yakmıştı. O bu eylemi yaparken onu durdurmak içimden gelmemişti. Hatta kendime bile itiraf etmekte zorlandığım bir şey vardı ki... Stüdyoyu yakması içimde gram pişmanlık yaratmamış, aksine beni rahatlatmıştı. Stüdyo sanki yıllarca yanmayı beklemiş gibi alevlere teslim oldu.

Melih güldü, bu öyle soğuk bir gülüştü ki stüdyoyu saran alevleri bile söndürecek kadar soğuktu. Bir anda bana dönerek gözlerime uzun uzun baktı. Aklından neler geçirdiğini bilmiyordum.

Nişan yüzüğü olan sağ elini bana uzatarak elimi tuttu. Parmağında olan yüzüğün soğukluğunun haricin de elleri sıcacıktı. Hamağa doğru ilerlerken beni de peşinden sürüklemişti. Hamağın yanına gelince ilk olarak kendisi oturdu ve beni de yanına çekerek oturmamı sağladı.

Bakışlarımız yanan stüdyodaydı. Melih, ayaklarıyla hamağı sallıyor, gözleriyle yanan stüdyoyu izliyordu. Ben ise gözlerimi ona dikmiş yüzüne yansıyan duyguları keşfe çıkmıştım. Melih'in uzun kirpikleri çatık kaşlarına değiyordu. Ela irisleri şeffaflaşmıştı, stüdyoda yanan ateş gözlerine yansımıştı. Sessizdi... Öyle çok sessizdi ki nefes alış verişlerini bile duyamıyordum.

Melih'in yüzünü çürüten bakışlarım, yavaşça yanan stüdyoya döndü. Bende tıpkı onun gibi gözlerimi stüdyoya diktim ve yanışını izledim. Sanırım ikimizde delirmiştik. Yoksa aklı başında başka hiçbir insan hamakta sallanarak yangını izlemezdi. Kesinlikle delirmiştik.

Hem de çok güzel delirmiştik.

Yan yana, birbirimizi yaka yaka delirmiştik...

Stüdyonun küle dönüşünü kaç dakika izledik bilmiyorum. Yangından yükselen dumanların sonucunda çevremizde bulunan insan yığınlarının yangını söndürmek için seferber olduklarını görüyorduk ama hiçbir tepki de vermiyorduk. Etraftaki insanlar sanki kendi malları yanmış gibi sağa sola koşuşturuyor, hiç durmadan itfaiyeyi arıyorlardı.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now