54.BÖLÜM

23.8K 1.5K 1.3K
                                    

             

                       54

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                       54.BÖLÜM

Sezen Aksu: Herkes Yaralı

Her şeye katlanabilirdim. Her acıya dayanabilir, hatta ölmeyi bile göze alabilirdim. Ama bebeğime bir şey olmasına dayanamazdım. Onu içimden almalarına dayanamazdım.

Meğer annelik bebeğinin ilk rahmine düştüğü an da başlıyormuş. İllaki anne olduğunu hissetmen için bebeğini dünyaya getirmene gerek yokmuş.

Gözlerim sürekli sarı pijamamı kırmızı renge boyayan kan lekesindeyken, ellerim karnımın üzerinde duruyordu. Durmadan ağlıyordum. Osman beni en yakın hastaneye zamanında yetiştirmişti ve bebeğime bir şey olmasına engel olmuştu.

Kendime geldiğimde Osman yanı başımda endişeli gözlerle bana bakıyordu. Aklıma gelen ilk şey bebeğim olduğu için elim direkt karnıma gitmiş ve bebeğim diye fısıldamıştım. Osman bebeğimin iyi olduğunu, doktorların bütün gerekli tenkitleri ve muayeneyi yaptığını söylemişti. Osman kısaca bana özet geçtikten sonra, benimle ilgilenen doktoru çağırmış, doktorda; korkulacak bir şey olmadığını, bazı anne adaylarının bu gibi kanamalar geçirmesinin normal olduğunu ve bu kanamaların bebeğin rahme yerleşirken gerçekleştiğini söyledi. Ama bu benim içimi yeterince rahatlatmadığı için kendi doktorum olan Özlem Hanımın da beni muayene etmesini istedim. Osman benim bu isteğimi geri çevirmeyerek Doktor Emre'yi arayıp Özlem Hanımı da alarak bulunduğumuz hastaneye gelmesini söylemişti.

Ben bütün bunları yaşarken, Melih'ten bir haber yoktu. Bir ara Osman'a "Melih'e haber verdin mi?" diye sorduğumda beni geçiştirmiş ve Tunç'a haber verdiğini söylemişti. Tunç hastaneye geldiğinde benden daha telaşlıydı ve sakinleşebilmesi zaman aldı.

Şimdi ise Tunç hastane girişinde Emre'yi ve Özlem Hanımı karşılamak için bekliyordu. Osman odada benimle birlikte duruyor, bana bir şey olma ihtimaline karşı atakta bekliyordu. Sürekli benden kaçırdığı gözleri sık sık karnımı buluyordu.

Ağlamaktan dolayı çatallaşan sesimle "Osman?" diye seslendim. Osman'ın bakışlarını karnımdan çekip yüzüme baktı. "Melih'le konuştun mu?"

Osman oturduğu yerde diklendi. Gözlüğünü düzeltti ve parmağının ucuyla başını kaşıdı. "Yenge sen abimi dert etme şimdi. Ben—"

"Konuştun mu?"

"Konuşamadım yenge." Sıkkın bir nefes verdi. "Yani Melih abinin telefonu kapalı. Aradım yoksa telefonu kapalı olduğu için ulaşamadım. O telefonunu açtığında bizi arar zaten."

Dur durak bilmeyen gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında Osman oturduğu yerden kalktı. Baş ucumdan bir peçete alıp bana uzattı. "Ağlama artık yenge." Dedi.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now