50.BÖLÜM

25.9K 1.6K 1.3K
                                    

                                                                                                50

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                                                     
                          50.BÖLÜM

Bu bölümü leyla_saka88 okuruma ve onun dünyalar güzeli yeni doğan bebeği Âmine İkra fıstığıma ithaf ediyorum.😍❤

Gülşen: Alnının Yazısı

Telefondan gelen telesekreter sesiyle, çağrıyı sonlandırdım. Yaklaşık yarım saattir, Melih'i arıyordum ama bir türlü ulaşamıyordum. Sözde bugün Yalova'da ki işini kesin bitirip dönecekti ama nedense dönmediği yetmediği gibi birde ben kendisine ulaşamıyordum.

Saat neredeyse gece yarısına yaklaşıyordu. Bir saat önce eve gelen Osman ve Çağlar bahçede oturuyorlardı. Onların bu saatte eve gelmelerine sebep olan kişide Melih'ten başkası değildi.

Vakit geçsin diye yaptığım kurabiyelerin piştiğine dair ses gelen fırını kapattım. Kurabiyelerin dizildiği tepsiyi fırından çıkartıp tezgâha koydum. Dolaptan aldığım servis tabağının içine kurabiyeleri koyduktan sonra tepsiye yerleştirdim. Öğlen Sevgi Hanımın yaptığı limonatayı buzdolabından çıkarttım. Çağlar, Osman ve kendim için limonatayı bardaklara koyup tepsiye yerleştirdim. Bahçeye gitmek için tepsiyi elime alarak mutfaktan çıktım.

Cam sürgülü kapıyı açıp bahçeye çıktığım an Osman'ın "Bu işin sonu iyi biter inşallah." dediğini duydum. Birkaç adım daha attığımda bu kez konuşan Çağlar'dı. "İşin sonu iyi mi biter yoksa kötü mü bilmem ama çıkacak sonuçtan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin."

Neyin sonucundan bahsettiklerini anlamıyordum. İkisi de oldukça sıkıntılı duruyorlardı.

"Melih abiyle konuştun mu?" diye soran Osman'la adımlarım hızlanmışken Çağlar'ın cevap vermesiyle ayaklarım durdu.

"Melih abiyle değil Ufuk'la konuştum. Tam da tahmin ettiğimiz gibi maskeliler Mehmet abi ve Melih abinin peşinden gitmiş. Melih abinin ne yaptığını biliyorsun zaten." Sesli bir soluk verip "Ah ulan ah o Ufuk'un yerinde ben olacaktım ama bize düşen iş mezar açmak oldu."

Osman dişlerinin arasından uyarır nitelikte "Sessiz olsana abi biri duyacak şimdi." dedi.

"Tamam, lan sustum."

Daha fazla onları dinlemek istemediğim için adımlarımı ilerlettim. Aynı zamanda da varlığımı belirterek konuştum.

"Kim kimin mezarını açıyor?"

İkilinin keskin bakışları anında beni bulduğunda, ikisinin de yüzünde buz gibi şaşkınlık vardı. Çağlar'ın mavi gözleri gözlerimin içine sorun var der gibi bakarken, Osman gayet sakin bir şekilde "Yenge" dedi ve ekledi. "Sen ne zamandır buradasın."

BUZ YANIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin