21. BÖLÜM

39.4K 1.7K 1.7K
                                    

                                                                             21

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                                                     
                        21. BÖLÜM

Gökhan Kırdar: Üstüme Basıp Geçme Yar

Şuan bulunduğumuz anın adı dejavu'ydu.

Melih'in kaslı kollarının arasında, sert göğsüne dayalı çenem, burnuma dolan karanfil kokusu ile birbirimizin gözlerini talan ediyorduk. Zihnim bu durumu daha önce yaşadığımızı haykırıyordu. Belki de artık zihnim bile Melih'le alakalı şeyleri tekrarlıyordu.

Melih'in ferah nefesi yüzümü yalayıp geçerken, kirpiklerim bile titriyordu. Az önce "Öküz" olduğunu kabul eden birine göre çok masum, aynı zamanda da kışkırtıcı duruyordu. Şuan benim baktığım yerden bakıldığında kesinlikle canavar ve öküz birine benzemiyordu.

Melih'in git gide daha da koyulaşan ela gözlerinin içinde bir parlama belirdi. Bakışları gözlerimi tarumar ederken, Melih başını eğdi ve dolgun dudaklarını şişmiş dudaklarıma bastırdı. Küçük ama tutkulu bir öpücük bıraktıktan donra dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Yüzünü yüzümün hizasından çekmeden, bu kez burnumun ucunu öptü. Dudakları ağır bir yavaşlıkla gözlerime çıktı. İlk önce sağ gözümü, daha sonra da sol gözümü öptükten sonra, dudaklarını alnıma bastırdı. Derin bir nefes alıp alnımda soluklanan dudakları, birkaç saniye kıpırdamadan öylece alnımda durdu. Melih, içine derin bir nefes daha çekti ve alnımdan öptü.

Dudaklarını alnımdan çekmeden "Ahu" diye mırıldandı. Kollarıyla beni kendine biraz daha çekerek sıkı sıkıya sarıldı. "Bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama..." iki saniye kadar duraksadı. "Sana hak veriyorum. Bana böyle tavır almanı sonuna kadar hak ettim." Dedi bir itirafta bulunarak. Kollarının arasında kıpırdanarak çıkmak istedim. Melih, ne yapmak istediğimi anlayarak kollarını gevşetti ama beni serbest bırakmadı. Başımı kaldırdım yüzüne baktım. Şimdi göz gözeydik. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirdim.

"Merak etme. Az önce yaşadığımız her şeyi unutacağım." Dedim umursamazca. Melih gözlerini kısarak ne demek istediğimi anlamaya çalıştı. Ben ise bir kez daha dudaklarımı oynattım. "Ben senin kölenim. Sende benim sahibim. Senin için intikam oyunundaki değersiz biriyim..." derken Melih araya girerek "Ahu!" diye ikaz etti beni.

İşine gelmeyince hep böyle yapıyordu. Kalbini kaplayan ateş gözünü bürüyor, bütün sinirini benden çıkarmaya çalıştığında kalbimi kırıyordu. Kırdığı kalbimin parçalarının etrafa dağılışını izliyor, dağılan her pir parçam için pişman oluyordu ama bunu dile getirmek yerine yakıp yıkmayı seçiyordu. Az önce benim haklı olduğumu söylerken bile zorlanmıştı. Melih, kötü biri değildi, ama kötü olmak işine geliyordu işte.

Gülümsemeye devam ederek gözlerine baktım. " Bu kez yerimi biliyorum. Sırf sen iki güzel söz söylediğin, azıcık alttan aldığın için sendeki yerimi şaşırmadım." Dedim imayla. Amacım Melih'in bana sarf ettiği sözleri yüzüne vurmak ve alaşağı etmekti. Onun bana söylediği sözlere ne kadar çok kırıldığımı göstermek ve en az benim kadar kırılsın istedim.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now