20. BÖLÜM

36.3K 1.9K 1.6K
                                    

                                                                                                       20

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                                                                                                       20. BÖLÜM

Sezen Aksu: Yetinmeyi Bilir Misin?

Kimse boşu boşuna girmemiştir hayatımıza. Ya imtihandır. Ya da armağan...

Adliye koridorunda hemen yanımda oturarak elimi sıkı sıkıya tutan Tunç, benim bu hayattaki armağanımdı. Karşımda oturan Melih ise imtihanım.

Birkaç saat önce beni kollarının arasında sakinleştiren Tunç hazırlanmam için beni odama çıkardı. Rüya ve Duygu'nun mahkemesi akşam olacağı için adliyeye gitmemiz gerekiyordu. Tunç, beni odada bırakıp hazırlanmak için kendi odasına gittiğinde, ilk olarak nişan yüzüğümü çıkardım ve çekmeceye koydum. Hızlı bir şekilde hazırlandıktan sonra dedem, babam ve Tunç'la birlikte adliyeye gitmek için evden çıktık.

Duruşmanın başlamasına sadece dakikalar vardı. Karşılıklı yan yana dizilmiş siyah sandalye şeklindeki koltuklarda oturuyorduk. Benim yanımda babam, dedem ve elimi sıkı sıkıya tutan Tunç vardı. Karşımızda ise Kenan amca, Mehmet abi, Melih ve benim avukatlığımı yapacak Oğuz Bey vardı. Adliyeye geldiğimizden beri bir kez olsun Melih'e bakmamıştım. Ara ara Tunç onunla konuşmuş, bazen babam Kenan amcaya çıkışmıştı. Bunun dışında hiç kimseden başka ses çıkmamıştı.

Duruşmanın olduğu kapı açıldı ve mübaşir ismimizi seslenince ayağa kalkarak içeriye girdik. Biz girdikten sonra elleri kelepçeli bir şekilde Rüya ve Duygu getirildi. Ben davacı koltuğuna oturduğumda Oğuz Beyde beni savunmak için yanıma oturdu. Hâkimin gelmesini beklerken, duruşma salonunun kapısı açıldı. Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde Levent'i gördüm. Yeşil gözlerine oturan kırmızı damarlarla gözlerimin içine baktı. Bu bakış özür dilerim der gibiydi. Beni affet diye haykırır gibiydi.

Levent içeriye girdikten sadece üç saniye sonra Tekin, üzerinde avukat cübbesiyle içeriye girdi. Hepimizin şaşkın gözleri Tekin'in üzerindeyken Tekin bize bakmadan hızlı adımlarla davalı koltuğuna yürüdü. Rüya ve Duygu'nun avukatlığını yapacak, içeriye girmesinler diye onları savunacaktı. Artık nasıl gözü dönmüşse benim kendisinin kardeşi olduğumu bile hiçe saymıştı. Şimdi benim yanımda oturup beni savunması gerekirken, o benim karşıma geçerek bana zarar veren insanları savunmayı seçmişti. Şaşkın ve kırgın bakışlarım Tekin'in üzerindeyken babam "Tekin ne yapıyorsun lan sen?" diye kükredi. "Kardeşinin canına kast eden canileri mi savunacaksın hayvan herif?"

Tekin babama bir cevap vermedi. Niye cevap vermediği de muammaydı. Belki de buna verece bir cevabı yoktu. Mavi, ama artık gri olan gözleri, gözlerimi talan ederken, yüzünde hiçbir duygu barındıran bir ifade yoktu. Şuan karşımda yer aldığı için pişman değildi... Tekin zaten benim karşımda yer aldığını ilk doğum günümde Levent'i getirerek göstermişti.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now