27. Bölüm: "Haber."

7.1K 463 60
                                    

26. bolumu atlamayin.

"Bana fazla güveniyorsun." dedim. "Hızla başlayan şeyler şiddetle son bulurlar."

Baş parmağıyla burnunu kaşıyıp "Sandığından çok daha fazla şey görüp geçirdim." dedi. "Ve kime güvenip güvenmeyeceğimi biliyorum." diye devam etti. "Seni uyarmadığımı söyleme." diyerek diğer sandalyenin üzerinde duran çantama uzandımş.

Kucağıma alarak içinden bir flashbellek çıkardım ve üç tane kağıt çıkartarak önüne ittim. "Bunlar ne?" diye sorduğunda "Bu gece artık bitsin." diyerek kalemi de çıkardım ve "Şu lanet röportajdan bahsediyorum." dediğimde yüzünü buruşturdu.

Güldüm. Her seferinde şöyle tepki vermekten vazgeçmeyecekti.

"Bu kağıtlarda vereceğin cevaplar var." dedim. Kağıdı eline alarak okuyunca memnuniyetsizce kaşlarını çattı. "Bu7 ne?" diye sordu. "İnsanları kurtarmayı seviyorum. Bunu işimin bir parçası o9larak değil vatani görevimden yapıyorum...?" okuduğu kağıdı aşağı inidirip bana üstten bir bakış attı.

"Ne?" diye çıkıştım. "Sana kalırsak açıklama yapacağın şey iki kelimden fazla olmazdı. Bende oturdum ve kendi kendime soru cevap yaptım." bir süre tip tip birbirimize baktık. Daha sonra elindeki kağıdı okumaya başladıkça değişen yüz ifadesiyle içimden eğlendim.

"Biz iyi oldukça dünya daha iyi bir yer olacak." kağıdın arkasını çevirdi. "Kötülük her yerde var. Onlara şans vermeden elimizdeki fırsatları değerlendirip onların istediğini vermemeliyiz." kağıdın arkasını çevirdi.

"Ah..evet. O haberi görmüştüm. O küçük kız çocuğu için çok üzüldüm. Umarım onu şeytanların elinden bir an önce alıp özgürlüğüne kavuştururuz." diğer dosyanın kağıdını açtı. "İdam gelip tüm kötüleri dünyadan silmeli." bunu okuyunca dehşet içinde bana baktı.

Kahkaha attım. "Tamam bu şakaydı." huysuzca homurdandı. "Ben hiç eğlenmedim." diğer cevapları teker teker okuyup dışından hayret ederken çenemi ellerimin arasına almış gülüyordum. Hafiften mayışmıştım ve şu an Akın çok komik görünüyordu.

"Hayatta söylemem bunları." dediğinde küçük bir çocuk gibi yerimde tepindim ve "Oyunbozanlık yapma ya!" diye söylendim. "Alt tarafı birkaç cümle söyleyeceksin yani..." işaret parmağıyla kağıtları gösterdi. "Bunları mı söylemem gerekiyor?"

Gözlerimi devirdim. "Tamam şimdi soruyorum, hemen cevapla." başını salladı. "Tamam."

"Neden bir anda ortadan kaybolup duruyordunuz?" bir süre düşündü...düşündü...ve yeniden düşünüp harikulade cevabını verdi! "Çünkü canım öyle istedi." ellerimle yanağıma vurup ofladım. "Bundan bahsediyorum işte."

"Ne varmış cevabımda?" diye huysuzlandı. "Hem gayet gerçekçi."

"Bize gerçek lazım değil." dedim sevimsiz bir gülümsemeyle. "Bize manşet lazım! Bize o siteyi okutturacak haber başlıkları lazım. Biz gerçek haber aramıyoruz, biz sadece izlenme ve tıklanılmak istiyoruz." diyerek uzun uzadıysa açıkladım.

Dediklerim doğruydu. Artık doğru habercilik yapan bir yer kalmış mıydı bundan emin değildim. Buna bende dahildim çünkü burada işler bu şekilde yürüyordu. Buna uyamazsan sanki sürgün yemiş gibi ortada kalırdın. Kimse bunu istemezdi. Kimse yıllarını verdiği meslekten, çabalarından uzak kalmak istemezdi. Yaptıklarımın doğru olmadığını biliyordum ama ben düzene ayak uydurmak zorunda kalıyordun. Benim ki öyle bir şeydi işte.

"O zaman şöyle yapalım..." diyerek düşündü ve "Ortadan kaybolup duruyordum çünkü sizin yüzünüze tahammülüm yoktu." ciddi misin anlamında gözlerimi onda gezdirdim. "Öyle bakma bana." dedi. "Gayet ciddiyim."

"Sadece kağıttakileri oku."

"Yapma bana bunu." deyince "Sanki sana işkence yapıyormuşum gibi davranmayı keser misin?" diye hayıflandım. "Emin ol şu yaptırdığın işkenceden farksız değil zaten." koluna vurdum. "Abartma." dedim.

"Tamam bir kere daha sor." ceketini çekiştirip ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakarken "Tamam..." diye mırıldandım. "İnsanlara bir mesajınız olsaydı bu ne olurdu?" deyip kollarımı göğsümde birleştirdim ve cevabını beklemeye başladım.

"Sadece kendinizi öldürmeyin lütfen, sizinle uğraşmak tahmin edildiğinden daha fazla zorluyor." ağzımı hayretle açtım. "Sen delirdin mi?" diye soludum. "Ne?" dedi suçsuz bir çocuk gibi.

"Sınıfta kaldın." deyip kağıtları önüne ittim yeniden. "Şimdi benim yazdıklarımı oku."

Akın'ın cehennemi şimdi başlıyordu.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now