34. Bölüm: "Cehennem Adam."

6.4K 447 118
                                    

32 ve 33. bolumleri atlamayin! cok optum iyi geceler ❤️

Suna'nın, Melih fikrini sunması oldukça mantıklı gelmişti. "Başarabilir miyim emin değilim." diye mırıldandığımda "Sen Akın'ı bile dize getirmiş bir kadınsın, başaramayacağın bir şey yok." dedi.

Gülümsedim. "Öyle mi diyorsun?" başını salladı. Bu esnada telefonuma gelen mesajla ekranı açtım.

Akın
Neredesin?

Bir şey mi oldu?

Akın
Neredesin diye sormuştum

Beni bunların arasından kurtar yoksa birinin kafasına sıkacağım

Bekle

Sen neredesin ki şimdi?

Akın
Senin ajansındayım

Buradakiler bana şeytan görmüş gibi bakıyor

Güldüm.

Akın
Her neyse.

Neden ajansımın önüne gittin?

Yanlış düşünecekler

Akın
Umrumda değil

Benim umrumda

Akın
Hangisinin kafasını kırarak başlayayım?

Cehennem adam

Akın
Hm

Sevdim bunu

Mesajdan çıkarak ayağa kalktım ve Suna'ya doğru "Melih'in bilgilerini en kısa zamanda bana mail at. Daha sonra ne yapacağımızı konuşuruz." dedim. "Nereye? Daha dondurman bitmemişti."

"Akın ajansın önüne gelmiş, bekletmeyeyim." dediğimde bana imayla bakmaya başlamıştı. Gözlerimi devirdiğimde "Çıkacak o gözlerin çıkacak." diye söylendi. "Aman bana bir şey olmaz." ceketimi giydim. "Hesaplar sen."

Ardından koşar adımlarla kafeden çıkarken "Yine mi ya!" diye isyanla söylendiğini duyduğumda istemsizce güldüm. Benden büyüktü bir kere, ödesindi canım ne olacaktı?

Dakikalar içinde ajansa girdiğimde çoğu kişinin meraklı bakışlarına maruz kalmıştım. Derin bir nefes alarak asansörü çağırdım ve ayağımı stresle sallayarak gelmesini bekledim. Gelir gelmez içine girerek yedinci kata bastım.

Asansörün aynasına yaslandığını fark ettiğim Ata, "Akın gelmiş." diye mırıldandı. "Biliyorum." dedim. "Sanırım onunla fazla yakınsınız." saçma bir şey söyledi, konuşma mı başlatmaya çalışıyordu emin değildim.

"Ne alaka?"

"Çok alaka." cevap vermediğimde devam etti. "Senin çalıştığın yere kadar gelmiş."

"Düşündüğün gibi bir şey yok Ata." dedim kendimden emin bir sesle. "O benim müşterim sayılır, benim yardımıma ihtiyacı varmış. Bende yardım ediyorum işte." açıklamama sadece başını salladı.

"Öyle olsun." dedi. "Yine senin istediğin gibi olsun."

"Öyle zaten." dedim sertçe. Asansör yedinci kata geldiğinde beraber inerek odaya doğru yürümeye başladık. Beni gören Aslıhan koşarak yanıma geldi "Ada hanığğm." bana koşarak gelirken duraksadım, Tam karşımda durdu, yüzünde her an ağlayacakmış gibi bir ifade vardı.

"Ne oldu Aslıhan?" dedim sakin bir biçimde ama ne olduğunu az çok tahmin ediyordum.

"Ada hanığğm." devam etti.

"Ne oldu Aslıhan?"

"Ah Ada hanım ah!"

"Söyle ulan söyle! Söyle artık yalvarırım susma konuş." diyerek yakalarını kavrayarak sarstığımda sahte gözyaşlarını sildi ve "Tamam ya." deyip saçlarını savurdu. "Akın bey burada."

"Biliyorum."

"Sizi görmeye gelmiş."

İçeriye doğru yürümeye başladığımda peşimde kuyruk gibi dolanıyordu. "Aranızda bir şey mi var yoksa?"

"Saçmalama." dedim keskince. "İyi madem," mırıldandı. "Bana yapar mısınız?" omzumun arkasından başımı hafifçe çevirip ona tip tip baktığımda "Ada hanım siz benim favorimsiniz." dedi ve yanındaki Ata'ya dönüp "Sen değilsin." diyerek ekledi.

Saçlarını bile isteye Ata'ya doğru savurduğunda, Aslıhan'ın saçları Ata'nın ağzına ve kahvesine girmişti. Öksürerek geri çekilere ağzındaki saç tellerini temizlemeye çalışıyordu.

Yüzümü buruşturmuştum. Aslıhan, kahveye giren saç uçlarına bakarak "Ne yaptın sen!" diye bağırdı.

"Ben mi yaptım Allah'ın cadısı." diye yükseldi Ata.

"Evet sen yaptın. Bilerek saçlarımı kahveye koydun değil mi? Ya siz erkek değil misiniz hepiniz ayn-" onları dışarıda bırakarak içeriye girdim.

Muhabbetlerine daha doğrusu kavgalarına devam edebilirlerdi şimdi.

Gözlerimi içeride gezdirirken Akın'ı gördüm. Bir sandalyede sanki kralmışta o da bir tahtmış gibi kurulmuştu. Telefonundan bir şeyler yaparken arada sırada etrafına öldürücü bakışlarını atmayı da ihmal etmiyordu.

Tatlıydı.

Diğer bir taraftan sanki herkes ona hizmet etmeliymiş gibi davranıyordu. Akın cehennemin kralıydı ve biliyorum ki biraz daha burada dursa, buraya da hükmedeceğinden hiç kuşkum yoktu.

Yanına ilerledim ve tam arkasında durdum. Garip bir şekilde savaş oyunu oynuyordu. Bir anda mikrofunu açarak "Sikeyim seni orospu evladı! Kolun mu yok piç kolun mu yok? Siktir git oyunumdan yoksa senin..."

Duraksadım. Sanırım bu özellik dünyadaki her erkeğe otomatik yükleniyordu. "Ya abi niye anneme küfür ediyorsun ya?" çocuğun sesi oldukça küçüktü. "Küfür ettirme lan o zaman, hadi ikile."

"Asıl ben senin..." bir anda çocuğunda çirkefleşip küfür etmeye başlamasıyla gözlerimi devirdim. Nedense hiç şaşırmamıştım.

Arkasından eğilerek telefonunu elinden kaptım ve oyundan çıktım. "Ne yapıyorsun? Kaç killim vardı biliyor musun? Bir de ondan kaçtığımı düşünecek ya..."

Söylenmeye devam ettiğinde ona tip tip baktımve telefonu cebime yerleştirdim.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora