56. Bölüm: "Aftiel ve Aeron."

5.6K 412 110
                                    

lana del rey doin time
maskeyi beyaz dusunebilirsinizz begendiniz mi??

lana del rey doin timemaskeyi beyaz dusunebilirsinizz begendiniz mi??

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Neyse

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Neyse." dedim yarım ağız gülümseyerek. "Yanıma yakışmışsın."

Akın, gözlerini dudaklarımda gezdirmeyi bırakıp bir anda belimden tutarak, beni kendine doğru çektiğinde koluna tutundum. "Aksi mümkün mü?" dedi kalın sesiyle.

Sertçe yutkundum. "Ayrıca," dedi. "Şu lanet göz makyajın, gözlerini daha çok ortaya çıkarmış." güldüm ve kırmızının en koyuna bürünmüş alt dudağımı dişledim.

Ayağımdaki topuklular sayesinde boy farkımız azalmış, neredeyse onun burun hizasına gelmiştim.

"Nasıl olmuş?" dedim flörtöz bir tavırla. "Yeşilden nefret ederdim." dedi gözlerimi kastederek. "Ama bu gece değil."

Onun siyah maskesini kavradım. "En sevdiğin renk yoksa ben miyim?" dudağının kenarı kıvrıldı. "Ah." diye yalancı bir üzgünlükle mırıldandı.

"Sana siyah yakışmasaydı ne yapardım?" omzumu silktim.

Belimden tutmaya devam ederek kapıya doğru ilerlettiğinde ona ayak uydurdum. Merdivenlerden sakin tavırlarla indik.

Arabasına doğru ilerledik. "Kapımı açmayacak mısın yoksa?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Küçük hanım, küçük hanım, küçük hanım..." dudaklarının arasından bir şeyler mırıldanırken kapımı açtığında "Teşekkür ederim." dedim sırıtarak.

Artık bir şeytana bile istediğimi yaptırmadım demezdim.

Akın'da yanımda yerini aldığında arabayı çalıştırdı. "Nasıl davranmam gerekecek?" diye sorduğumda anayola çıkmıştık bile.

"Ayrıca nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Tuzla." dedi kısa bir cevap verip.

"Orada nasıl davranman gerektiğini anlayacaksın." dedi. "Sadece o küçük burnunu her şeye sokma küçük hanım." dediğinde "Sürekli küçük hanım deyip duruyorsun." diye homurdandım.

"Benim bir ismim var küçük şeytan."

"Küçük mü?" güldü. "Küçük olmasını dilerdim." diyerek imayla mırıldandığımda ilk birkaç dakika boş boş baktım ona.

Benim bu bakışlarımı fark ettiğinde gülüşü seslileşti. "Bazen bu kadar saf olman..." başını iki yana salladı.

"Ben şeytana papucunu ters giydiririm." dedim tavırla. "Ya?" dedi tek kaşını kaldırarak.

Hayır hayır dedim içimden defalarca, bana gerçek kendini gösterse şuracıkta bayılıp kalırdım. "Lütfen." dedi.

"Lütfen bana papucu ters giydir." diye devam etti. "Merakla bekliyorum." gözlerimi devirdim.

"Geç kalacağız! Biraz hızlı sürsene ya." diye konuyu değiştirmeme izin verdi.

"Endişelenme." dedi. "Ben gelmeden başlamazlar."

"Neden?" sordum. "Sen kimsin ki?"

Güldü. "Henüz senin bile fark edemediğin o şeyim." dedi Akın. Yolları süpürüp geçerken "Bu arada," diye mırıldandı. "Orada yanımdan ayrılma."

"Merak etme." mırıldandım. "Demeseydin de ayrılmazdım zaten." Sarman veya Melih'le tek başıma kaldığımı düşünemiyordum bile.

"Melih'te geliyor değil mi?" diye sordum. "Sence bizden sonra bunu kaçırır mı?" alayla güldü.

"Sence ne yapacak?" diye sordum. "Hiçbir şey." omzunu silkti. "Nasıl yani? O kadar gelip hiçbir şey yapmayacak mı yani?" tekrar başını salladı.

"Abisine karşı gelemeyecek kadar güçsüz çünkü." dedi. "E neden gelmesini sağladık ki o zaman?" dedim kaşlarımı çatarak. "Bir insana kolayca istediğini nasıl yaptırırsın biliyor musun?"

"Nasıl?"

"Öfke." dedi. "En mantıklı insana bile kafayı yedirtir. Sonra ise intikam gelir. Şimdilik Melih'e bir şeyleri göstermeye çalışıyoruz." diyerek göz kırpınca "Hm." mırıldandım. "Doğru söylüyorsun."

"Bu kadar çabuk manipüle oluyorsa abisine karşı da olabilir." dedim başka bir konu açıp. "En çok kim yanındaysa onun tarafını tutar." dedi.

"Ve kızım, biz artık Alaskalıyız." daha bana kızım demesini atlatamazken araba yavaşça durdu. Kapıyı açıp dışarı çıktığında hala ona bakıyordum.

"Hadi." dedi gözleriyle. Derin bir nefes alarak dışarıya çıktım.

Akın, belimden kavrayarak beni girişe yönlendirmeye başladı. Bir ormanın içindeydik sanki. Hiçbir ses, gürültü yoktu. Kuş uçsa duyulur dedikleri şey burası olmalıydı.

Kapıdaki adam, "İsminiz?" diye sorduğunda Akın'a baktım.

"Aeron." dedi kalın sesiyle. Sertçe yutkundum. Adam bana doğru döndüğünde Akın tekrar konuştu. "Ve Aftiel."

Duraksadım.

Adam listeyi kontrol edip geri çekildi. "Buyurun." kapı açılır açılmaz içeriye girdik.

Burası farklı bir sessizlikti. Artık dışarıdaki kuş cıvıltısını bile duyamıyorduk.

"Aftiel de ne?" diye sordum gülerek.

"Alacakaranlık meleği." dedi kısaca. "Sana yakışır diye düşündüm." sırıttı. "Benim karanlığıma ışık tutarsın ha?" göz kırptı.

Sanırım bugün sandığımdan daha zor olacaktı.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now