39. Bölüm: "Balık hapı yuttu."

6.1K 427 46
                                    




Melih, köpeğini iyice kendi haline bırakarak kaşlarını çattı ve "Benim neyime yazık olmuş?" diye sordu. Bir tık siniri bozulmuşa benziyordu.

"Sizi araştırdık." dedi Akın araya girerek. "Ama sizin hakkınızda pek bir bilgi sahibi olamadık." güldü. "Ama abinizi tanımayan yokmuş." dudaklarını büktü. "Burayı abiniz yönetiyor sanırım?" diyerek araya girdim burayı onun yönettiğini bilerek.

Masanın önündeki ismi gözüken şeyi eline aldı ve "Bak burada ne yazıyor?!" diye sordu. "Pardon." dedim. "Siz onun kusuruna bakmayın." dedi Akın bu sefer. "Alaska'nın sahibi olacak kadar güçlü birinin..." duraksadı.

"İsmini sadece abisinin altında gördüğümüzde şaşırdık."

Melih sinirle nefesini verdi. "Gördüğünüz üzere burası benim." dedi bastıra bastıra. "Tüm bu eşyalar, dışarıda gördüğünüz köpekler..." Çitlembik'e bakıp onun kendi halinde olduğunu görerek bize döndü.

"Herkes bana ait." dediğinde güldüm. "Neye gülüyorsunuz?" dedi bu sefer. "Sadece duyduuğum ve gördüğüm şeyler arasındaki fark...bilmiyorum işte." deyip omuz silkince gözlerini kıstı. "Ne farkından bahsediyorsun?"

"Açık konuşmak gerekirse." deyip araya girdi Akın. "Buraya geldiğimizde bizi abinizin karşılayacağını sanmıştık ama sizinle konuşma şerefi bir başka." dedi.

Melih'in egosunu okşadı bir nevi. "Alaska'yı abinizin yönettiğine emindik neredeyse." dedim bende. "Sonuçta Alaska'da neler olup bittiğini söyleyen, Alaska hakkındaki toplantılara gidip yöneticilik yapan o." dedim.

"Hatta şey demişti hatırlıyor musun?" Akın'a göz kırpınca sözü o aldı. "Meksila toplantısından mı bahsediyorsun?" başımı salladı. Akın oyuncu bir tavırla başını kaşıyınca "Ne?" dedi Melih. "Ne oldu?" meraklanmışa benziyordu.

"Meksila'ya bizzat gittim." dedi. Gizli katılımcılardan biriydim." dediğinde Melih'in gözleri şaşkınca büyüdü. "Nasıl olur bu?" diye sordu. "Beni tüm gizli katılımcılarla tanıştırmıştı."

Güldüm. "Bizi de bizzat oranın yöneticileriyle tanıştırdı." düzelttim. "Pardon." dedim. "Buranın." tıpkı onun gibi bastırdım.

"Buranın yöneticisi benim." dedi Melih kararan gözleriyle. "Üzgünüz." dedi Akın. "Abiniz sizinle tanıştırmadı."

Güldü. Sinirleri bozulmuş gibiydi. "Burada oturan benim." dedi.

"Ama Meksila'da arkanızdan iş çeviren kişiler bize Alaskalı olduğunu söyledi." Akın cebinden bir kağıt parçası çıkardı ve Melih'in önüne itti. "Bu mühürü çok yakından tanıyorsunuz."

Melih kağıdı parçalarcasına açarak "Bu mühür..." diye mırıldandı. "Sadece gizli üyelere verilir." Akın başını salladı. "Buraya abinizle batıdaki toplantıya katılamayacağımı söylemek için gelmiştim aslında." dedi.

Melih'in gözleri kuşkulandığında "Yoksa o toplantıdan da mı haberiniz yok?" diye sordum. Değişen yüz ifadesinden haberi olmadığını fark etmiştim. Gerçi Batıda cidden toplantı var mıydı bundan da emin değildim ama her neyse işte...

"Var tabii." dedi Melih kendinden emin bir sesle. "Ama gitmeyeceğim." deyince Akın tek kaşını kaldırarak "Orada Alaska'nın toprakları satılırken müzayede olmayacak mısınız?" diye şaşkınca sordu.

"Öyle bir şey olmayacak." dedi Melih. "Bize verilen davet mektubunda....ah bir saniye. Yanımda getirmiştim." ceketinin içinden yeniden çıkardığı kağıdı masaya bıraktı.

"Açık açık müzayede olduğu yazıyor halbuki." dedi Akın gülümsemeyle. "Buradan toprak almak kesinlikle harika olurdu. Sarman'ın kurmuş olduğu birçok örgüte gittim, hepsi birbirinden güzeldi." bana dönüp göz kırptı.

"Ama baksana," deyip Melih'i işaret ettim. "Burası onunmuş."

"Öyle mi?" güldü Akın. "Göremiyorum."

Güldüm.

"Burası Sarman'ın değil, ben kendi ellerimle sıfırdan inşa ettim burayı." dedi yeniden. "Evet burada oturduğunu görüyoruz." dedim. "Ama sadece ben ve Akın." diye devam ettim.

"Buraya gelene kadar bizde göremiyorduk." dediğimde kuruyan dudaklarını ıslattı. "Artık kalkalım bence." dediğimde Akın başını salladı. "Bekleyin." dedi Melih'te ayaklanarak.

"Bu müzayedeye gelin."

"Neden?" diye sordu Akın.

"Çünkü buranın kime ait olduğunu bizzat göreceksiniz." diye kendinden emin bir şekilde konuştuğunda başımızı sallayarak dışarı çıktık.

Korumalar eşliğinde araba binip Alaska'dan çıktığımız an koskocaman bir kahkaha atarak elimi uzattım. Boş bakışlarını görerek "Vuracaksın." dediğimde elime vurdu.

"Balık hapı sandığımdan kolay yuttu."

Fırsat ayağıma kadar gelmişti ve ben sinsi bir yılan gibi süzülüp Melih'in aklına girmek için elimden ne geliyorsa yapacaktım.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIKde žijí příběhy. Začni objevovat