32. Bölüm: "Köstebek."

6.9K 439 60
                                    




"Çok iyi olmuş." dedi büyüleyici bir şekilde Mira. Diğer herkes ona katılarak beni teker teker tebrik ettiğinde gülümseyerek "Teşekkür ederim." diyordum.

Sıra Ata'ya geldiğinde elini uzatarak "Tebrikler." deyince "Ne demişler..." diye mırıldandım. "Allah düşmanın bile karakterlisini versin. Neyse ki bu konuda şanslıyım." dediğimde ilk önce gözlerini devirse de gülümsemeden edememişti.

Muhsin bey, tüm o tebriklerin arasından bana gelerek sarıldı. "Ajansımızı kurtardın! Dile benden ne dilersen." aslında içimden ayaklarıma kapan demek geliyordu ama sadece geliyordu işte. Onu diyemezdim, yani sanırım.

"İşimi yapıyorum." dedim ve "Ama her neyse." geçiştirdim. "Bir terfiye ve maaşıma zama hayır demem." Muhsin beyin yüzü maaşı duyunca düşse de el mahkum kabul etmek durumunda kalmıştı.

"Tamam, maaşını benim odamda detaylıca konuşuruz ve..." diğerlerine döndü. "Baş editörünüze selam verin ey dostlarım." diye bağırıp kollarını havaya doğru açtığında herkes onu tekrarlamaya başladı.

Sanırım Muhsin bey, şirket geleneklerini fazla umursuyordu.

"Ey güzel insan!" diye bağırdı Mert. Dalga geçiyordu. "Ey baş editör! Gittiğin yolda ayağına taş değmesin!"

"Halkını selamla." deyip karnıma dirseğiyle vurdu Muhsin bey. "Ey halkım! Baş editörünüz değdiği her taşı sizin için getirip kafanıza kafanıza patlatacak." diyerek sırıttım.

"Tamam tamam, yeterli başım şişti. Herkes işine!" odasına doğru gittiğinde herkes yüzündeki zorunlu tebessümü sildi ve somurtarak işinin başına döndü. Her ne kadar işimi kurtarmış olsam da benim de çalışmam gerekliydi. Bu yüzden masama oturarak maillerimi kontrol etmeye başladım.

O lanet günün ardından, yani Akın'ın saçma sapan şeyler deyip beni eve bırakmasının üzerinden üç gün geçmişti ve ondan ne ses ne haber vardı. Sanırım gururumdan elimdeki telefon numarasına yazmak bile içimden gelmiyordu ama merakta etmiyor değildim.

Bir de kabul ediyorum. Sanırım alınganlık yapmıştım. Özellikle Akın gibi birine. Yani iki yemek yedik, bir şeyler paylaştık diye onun şeytan olduğu aklımdan çıkmamalıydı. Zaten bana duygularının olmadığından bahsetmişti, bizim gibi hissetmediğinin de farkındaydım.

Kısacası alınganlık yaptığımı kabul ediyordum ve stresle tırnaklarımı yemeden duramıyordum.

Bu sırada yanıma yaklaşan Suna hanımı fark edememiştim. "Ada hanım." diye kısık sesle seslendiğinde ona döndüm. Hemen yanımda, elindeki birkaç dosyayı göğsüne bastırmıştı. "Efendim?" dedim.

"Ada hanım meşguliyetinizi anlıyorum ancak babanız sürekli sizi sorup duruyor. Bu haftada görüşmeye gitmemişsiniz." doğru ya. Asıl önemli olan şey aklımdan çıkmıştı.

Babamı bunca kalabalığın arasında unutmuştum.

"Gördüğün üzere ajansta birkaç işim çıktı." diye mırıldandığımda başını salladı. "Elbette efendim, görebiliyorum zaten babanıza meşguliyetinizi anlatan bir konuşma yaptım ancak haftaya mutlaka sizi görmek istediğini söyledi." rahatlamıştım.

"Çok teşekkür ederim Suna."

"Ne demek efendim, görevim." gideceği esnada kolundan tuttum. "Herhangi bir haber var mı?" diye sorduğumda neyden bahsettiğimi anlayıp etrafı kolaçan etti ve "Evet." diye mırıldandı.

"Nedir?" bu konu önemliydi. Babamı çıkaracaklarını elbette biliyordum ancak süreci hızlandırmak için elimden geleni yapmak istiyordum. Orada geçirdiği her dakika günler gibi olmalıydı.

"Sarman'ın yanına koyduğumuz köstebekten uzun zamandır haber alamıyorum." kaşlarımı çatıp endişeyle "Ona bir şey yapmış olma ihtimalleri?" diye korkuyla sorduğumda başını iki yana salladı.

"Köstebek için hızlı bir arama başlattım ve topladıklarım...bir saniye." göğsüne doğru bastırdığı dosyalardan birini masaya koyarak içini açtı. İçinden birkaç fotoğraf çıkarken elime alıp incelemeye başladım.

Üç numara sarı saçlar, açık kahve tonunda gözler, düzgün çene hatları...

Fotoğraf karesi bir partide çekilmiş olmalıydı. Sarman, üst localardan birinde keyifle oturup bir şeylerden bahsederken köstebek ise onun yanında oturuyor, Sarman'ı dikkatle dinliyordu. İkisi de keyifli görünüyordu.

"Bu ne demek şimdi?" diye sordum dudaklarımı dişleyerek. "Emin değiliz elbette ama onun taraf değiştirdiğini düşünüyorum." şaşkınlıkla duraksadım. "Böyle bir şey yapar mı?"

"Köstebeklere güven olmaz Ada hanım. Sizin için bu konuyu detaylıca araştıracağım." deyip benden uzaklaşırken tek hissettiğim şey yoğun bir öfkeydi.

hikaye nasıl gidiyor?

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now