60. Bölüm: "İntikam Yemini."

5.3K 364 65
                                    

iyi geceler ❤️

Bir kadeh şıngırtısıyla sahneye baktım. Büyük, kalıplı bir adam sahnenin tam ortasında duruyordu.

Kırmızı gömleği, omuzlarına bıraktığı siyah kürkü ve aksesuar olarak beline sarılmış geri bir zinciri vardı.

Tüm salon sessizliğe bürünüp ona bakmaya başladığında adam gülümseyerek gözlüklerini çıkardı ve garsona elindekileri bıraktı.

Bunun Sarman olduğunu anlamayan olmayacaktır diye düşünüyordum. Zira yüzüne taktığı kaplan maskesi onun altındaki kimliği gizlemiyordu.

"Değerli misafirlerim..." diye başladı sözüne. "Bu güzel gece için, katılımınızdan minnettar olacağım." güldü.

"Sizler benim dostumsunuz." dedi. "Buraya kadar sizler sayesinde gelebildim ve Alaska..." güldü.

"Alaska size minnettar. Tüm kötülere karşı beraber savaştık." ne kötüsünden bahsediyordu bu kahrolası?

"Tüm cinayetlere karşı, en önemlisi ise tüm kanunsuzlara karşı bir olduk." kaşlarımı çattım.

"Herkes zaten bir kanunun halihazırda olduğunu söyledi ama sahi öyle miydi? Polis bizden çalıp bizi kanunsuz olarak suçlarken kendisi kanunsuzluk etmiyor muydu?" elimi masadan ayırıp kucağıma düşürdüm ve yumruklarımı sıktım.

"Bizden çalıp devlet adamlarına satmadı mı?" güldü.

"Eğer o gün orada olmasaydım...bu lanet takasa tanıklık etmeseydim şimdi ne biz burada beraber olabilirdik ne de Alaska var olurdu. Bizi, var eden yine biziz, Alaska'yı var eden yine biziz." elindeki kadehi yukarı kaldırdı.

"Ve bugün, burada çok güzel bir şey için toplandık." dedi.

"Artık Alaskalı olduğunuzu belli etme zamanı.
Tam on bir toprağımız var. Orada toprak sahibi olmak demek, ne demek en iyi siz biliyorsunuz..."

Akın'a baktığımda geriye yaslandı ve mırıldandı.

"Bir nevi patronun fedaisi."

Kısacası patronun yardakçısı.

"Müzayede geceye doğru başlayacaktır." dedi tekrardan. "Şimdi tadını çıkarın lütfen." deyip sahneden indiğinde kısa bir alkış koptu.

Sarman, elleri cebine rahat bir şekilde bize doğru yürüdü. Onun arkasında da başka bir adam yürüyordu, koruması gibi bir şeydi.

Masadaki adamlardan biri kalkıp Sarman'a yer verdiğinde teşekkür bile etmeden sandalyeye oturdu.

"Bir şeyler duydum." ceketinin cebinden sigara paketini çıkardığında gördüğüm işlemelerle kaşlarım çatıldı.

Merve'ye doğru baktığımda kutuyu çantasına tıkıştırırken görmüştüm. Her neyse dedim içimden, dünyada sadece bir tane yok ya?

"İçeriye bir köstebek girmiş." Sarman'ın başında dikilen koruması "Hallettik patron." dedi. "Herkese bu kadar kolay güvenmeyin." dedi Sarman.

"Burası altın masa. Bu masanın önemini anlatmalı mıyım? Aeron'dan önce bunu anlamanız gerekirdi." deyip külü masaya doğru savurdu.

"Kendini çok iyi gizlemişti patron." dedi Kaan. Güldü Sarman. "Sorun yok, öldü zaten." omzunu silkti.

Bunu o kadar basit bir şekilde söylemişti ki sanki ellerim buz tutmuştu. Uyuşmuştu, oynamıyordum. Akın'ın yanımda derin bir nefes aldığını duydum, göz ucuyla bana baktı.

"Köstebek olduğu anlaşılmasaydı çok sorun çıkardı." güldü Sarman. "Gerçi ona bizim takıma katılması için teklif sundum ama kabul etmedi." yüzünü buruşturdu. "Kendisi kaybetti, değil mi Can?"

Duyduğum isimle Can dediği korumaya baktığımda, Can'ın yutkunduğunu gördüm. "Evet, patron." dedi sadece.

Bizim içeriye sızmasını sağladığımız köstebek buydu.

Yakalanan köstebek buydu.

Taraf değiştiren buydu.

Ve şimdi neler yaptığını az çok tahmin etsem bile, onu burada onlara hizmet ederken görmeyi beklemiyordum.

Ona çok kızgındım, çok öfkeliydim. Tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim, onu burada dövmek parçalamak istiyordum bu, her şeyin mahvolması demekti.

Sakin olmalıydım.

Zamanı geldiğinde onu da bitirecektim. Bir intikam yemini etmiştim, babamı hapisten çıkaracak bu lanet olası insanları tek tek içeri tıkacaktım ama hiçbirinde Can yoktu.

Şimdi ise tekrardan yemin ettim kendi kendime.

Söz veriyorum dedim.

Senin de zamanın gelecek, Can.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now