37. Bölüm: "Alaska."

6.4K 414 64
                                    

35 ve 36. bolumleri atlamayin. iyi aksamlar❤️

Yağmur şiddetini arttırmıştı. Sesleri, arabanın camında ritmik bir ses çıkartırken İstanbul'da daha önce hiç görmediğim kadar yeşillik görmüştüm. Biz ilerledikçe şehrin gürültüsünden uzaklaşıyor, arabaların seslerinden kurtuluyorduk. Koca otobanda bizden başka araç yoktu. Her taraf ormanlıktı.

"Oraya gittiğimizde ne yapacağız?" diye sordum. Beni cevaplandırmazken araba yavaşlayarak durdu. Neden durduğunu anlamak için ona baktığımda, Akın direksiyona doğru eğilip arabanın ön camından dışarıya bakınmaya başladı.

Ben de onu takip ettiğimde gördüğüm şey elektrik tellerinin en üstündeki kameralardı. "Bu ne?" diye sordum. Akın arkasına yaslanarak sakinlikle arabayı yeniden çalıştırdı ve sürmeye başladı.

"Bizi karşılamak için ufak bir sürpriz hazırlayacaklar." diye mırıldandı. Sertçe yutkundum. Tamam her şeye var olduğumu söylemiştim ama şimdi korkmadan edemiyordum. Çünkü adamların tehlikeli olduğundan artık emindim.

Yol boyunca sakin olmamı kendime hatırlattım. Akın'ın zaten umurunda değildim. Fark etmemişti bile ne kadar gerildiğimi.

Bir zaman sonra sessizlik kendini kargaşaya bırakmaya başladı. Güvenlik, hiç durmamızı beklemeden kapıları açarak içeriye girmemizi sağladı. Camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Her yaştan insanın olduğunu görebiliyordum. Erkekler sırtlarında çuval çuval bir şeyleri kamyonete doğru taşırken kadınlar farklı bir işle uğraşıyordu.

Bizim geldiğimizi gördüklerinde herkes olduğu yerde durdu ve işini bıraktı. Hepsi bizi incelerken "Akın." diye mırıldandım titreyen sesimle. "Stresli misin?" bana dönüp kısaca inceledi. İlk önce gözlerime, daha sonra hızla inip kalkan göğsüme baktı.

"Bir şey yok. Endişelenme." sağ olsun...o kadar rahatlamıştım ki şu an anlatamam.

Araba bir malikanenin önünde durdu. İner inmez hızla Akın'ın yanına gittim. Malikanenin önünde duran korumalarla göz göze gelirken bakışlarımı onlardan kaçırdım. Büyük evi incelerken çatıda duran silahlı keskin nişancıları gördüğümde Akın'ın kolunu deşmek ister gibi dürttüm.

"Çatıd--" sözümü kesti. "Biliyorum." kestirip attı.

Bu sırada evden çıkan takım elbiseli adama baktım. Benim yaşlarımda duruyordu veya benden daha küçükte olabilirdi. Kıvır kıvır saçları, kemikli burnu, büyük dudakları vardı. Çenesi bir bıçak kadar keskin ancak bakışları bunun tersini haykırır gibiydi.

"Misafirlerimizi dışarıda mı bekletiyorsunuz?" korumalarına baktı. "Ne kadar büyük bir ayıp."

"Özür dileriz efendim. Hemen içeriye aldırıyoruz."

"Gerek yok." dedi adam. Bizi kısaca süzdü. "Eminim buraya ellerini kollarını sallaya sallaya girdiklerine göre bana verecek bir şeyleri olmalı." sırıttı. Ardından bakışları sertleşti. "Beni takip edin."

Az sonra ruhumu vereceğim sırada Akın, belimi tutarak beni merdivenlere doğru yönlendirmeye başladı. Korumanın yanından geçerken beceriksizce gülümsedim ama bana donuk bakışlarıyla bakmaya devam etti.

Somurttum. Bunlarda amma sıkıcıydı.

Adamı takip ederken az önce gülümsediğim koruma ve onun yanındaki, arkamızdan da bizi takip ediyordu.

Akın'ın koluna girip alttan alttan yüzüne bakınca dudaklarının kıvrıldığını fark ettim.

Bir odaya girdik. Adam eliyle iki koltuğu gösterdi. "Lütfen oturun." kendisi de masasına yürüyüp koltuğuna oturdu ve bacak bacak üstüne atıp bize döndü. "Güzel hanım efendi..." diye mırıldandı. "Adınızı bana bahşeder misiniz acaba?"

Duraksayıp Akın'a döndüm. Gerçek ismimi mi söylemeliydim?

"Ah." güldü. "Anlıyorum. Sevgiliniz fazla kıskanç galiba." sertçe yutkundum. "Akın." dedi yanımdaki beden. Anlayarak "Ada bende..." diye mırıldandığımda adam, "Güzel." dedi. "Belki bilmiyorsunuzdur- ki kesinlikle böyle bir şey olduğunu sanmıyorum ama bende Melih." diye devam etti.

"Umarım çatıdaki geri zekalılar sizi korkutmamışlardır. Her seferinde misafirlerimize bunu yapmayın diyorum ama patronları korumayı çok seviyorlar, ne yapalım..." oldukça rahattı, gülüyor, aklınca dalga geçiyordu.

"Çatıdaki adamlar sizi korumaya çalıştığı gibi, kameraları yerleştiren adamlar pek umursamamış sanırım." dediğimde duraksadı. Sinirlenmek yerine güldü.

"Haklısın." dedi. "En kısa zamanda onları halletmeliyim."

Akın'a baktığımda kendinden emin bakışları sinsi bir hal almıştı.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin