42. Bölüm: "Şeytanın yanındaki melek."

6.1K 414 82
                                    




Ne dediğini inanın anlamıyordum. İyi bir şey diyordu ama o bunları söyleyecek kadar iyi miydi? Kötü bir şey diyordu, gözümün içine baka baka mı yapıyordu bunları? "Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum." dedim yavaşça.

"Bende." dedi ve ayağa kalktı birden. "Müzayede cumartesi günü olacakmış." dedi. "Sarman ile konuştum. Birazcık kendi becerilerimi kullandım," derken işaret ve baş parmağıyla küçük işareti yaptı.

Güldüm kendi kendime. Eminim birazcık kullanmıştır. "Şeytani becerilerinden mi bahsediyorsun?" dediğimde sırıttı ve "Bingo!" dedi. "Öğreniyorsun."

"Öğretmenim biraz şeytan akıllı olduğu için hızlı kapmaya çalışıyorum." diyerek omzumu silkince "Aferin küçük hanıma." dedi.

Gözlerinin içi parlıyordu. Nasıl yalan söylerken bu kadar becerikliydi? Nasıl bu kadar profosyoneldi.

İçimdeki ses her defasında o bir şeytan, o bir ifrit diye mırıldanıyordu ama onu susturuyordum çünkü bana göre kimse bu kadar iyi oynamayamazdı.

"Sonra?" diye sorduğumda devam etti. "Ona bu müzayedenin çok riskli olduğundan bahsettim." dedi.

"Alaska'da ki her toprağın birbirinden kıymetli olduğunu ve kötü emelli insanların bunları elde etmek için her şeyi yapabileceğini..." sırıttı.

"İnsanları ifşa etmenin çok tehlikeli olduğundan bahsettim." dedi. "Beklediğimden hızlı ikna oldu." elini kıyafetlerin arasında gezdirip bir elbiseyi çıkardı.

El işaretiyle kalkmamı söylediğinde ayağa kalkıp yanına gittim.

"Yüzümüzü gördükleri için ve ismimizi bildiklerinden büyük bir tehlikeyle karşılaşacağımızı ağzımdan kaçırdım tabi..." diye mırıldandı. "Diğer gizli üyelerin yanında."

"Kesin yanlışlıkladır." dedim gülmemeye çalışarak ve bana uzattığı elbiseyi üzerime tuttum.

Akın, dudaklarını büküp beğenmediğine dair sesler çıkartarak elbiseyi elimden aldı ve diğer askılıklara bakmaya başladı.

"Diğer üyelere mantıklı geldi dediğim." deyip bu sefer saten bir elbise çıkarınca ben olumsuzca mırıldandım. "Saten sevmem." alt dudağını ıslatıp gözlerini vücudumda gezdirdi.

"Oysa sana çok yakışırdı." kaçmadım, ona istediğini verdim. "Geceliğimi saten kullanmayı tercih ediyorum." dedim. "Yakıştığından bende eminim." güldü bu tavrıma.

"Sonra ne oldu?" derken bende elbiselere bakmaya başlamıştım. "Oy birliğiyle karar verdik." dedi.

"Cumartesi akşamı maskeli baloya gidiyoruz." elbiselerinden arasından ona şaşkınca baktım. "İsm-" sözümü kesti. "Ve takma adlarla." güldüm.

Daha sonradan bunu neden yaptın diyerek kafama vuracağımı bile bile ona adımladım ve omuzlarını tuttum. Gözlerimin içinin güldüğüne emindim. "Sen cidden harikasın." dediğimde ukala bir sırıtış oldu yüzünde.

"Şımarma." diyerek geri çekildim. "Tamam ben şımarmamayım." dedi. "Seni şımartalım." ikimiz mağazanın farklı köşelerine dağılarak elbiseler bakınmaya başladık. Nasıl bir şey seçmem gerekiyordu bilmiyordum.

"Fazla mı klasik?" Akın'ın arkamdan seslenmesiyle ona döndüm. Elinde siyah bir elbise tutuyordu. Ona doğru adımladım.

Siyah mini bir elbiseydi. Kolları omzumun altından başlıyordu ve kolu bir eldiven gibi sarıyordu.  Bunun yanında, incilerle bezenmiş siyah bir eldiven vardı.

"Fazla klasik." dedim onu onaylayarak. Askılığa koyacağı esnada elinden aldım.

Bana sorar bakışlarını atarken "Beğenmediğimi söylemedim ki." dedim gülümseyerek. "Ben zaten fazla klasiğim." omuz silktim.

"Bunun altına siyah yüksek topuklu ayakkabı güzel gider." dedim. "Hem de çok."

"Kendine haksızlık yapma." dedi biz kasaya giderken. "Klasiğin yakıştığı sayılı insanlardansın." sırıttım. "Teşekkür mü etmeliyim?" diye sordum.

"Bilmem." dedi. "Böyle mi yapman gerekiyor?"

"Teşekkür ederim." dedim sakince. Kasadan kıyafeti aldıktan sonra dışarıya çıktığımızda "Maske?" diye sordum. "Onu nasıl yapacağız?" yüzümü inceledi.

"Sana özel bir şey olacak." diye mırıldandı. "Gözlerinin güzelliğini ortaya çıkaracak cinsten. Veya dudaklarının dolgunluğunu..." önümde durdu ve eliyle yavaşça çenemi okşadı.

Bugün yaşadığım iki yakınlığı hazmetmeye çalışırken "Ve kimsenin bilmeyeceği bu güzelliği saklamak için," dedi.

"Güzel şeyler bulacağım." kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Beyaz olsun." diye mırıldandım. "Eminim daha güzel durur." gülümsedi.

"Şeytanın yanında bir melek ne kadar güzel durursa, o kadar."

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now