iki : then i slept

12.8K 784 55
                                    

👉


"Neden fotoğrafında ben varım ?"

Yanıma çömelen yeşil kafaya baktım. Kafalarımız aynı hizadaydı , çekici olduğu reddedilemez bir gerçekti -ne diyorum ben- .

"Sadece çıkmışsın işte. Orada olduğunu bilmiyordum." Dedim ve omuz silkip çikolatamdan bir ısırık daha aldım.
"O fotoğrafı sil." Dedi keskin bir sesle. Silmek zorunda mıydım ? Sonuçta kendi fotoğrafımdı. "Olmaz , güzel çıktığım nadir fotoğraflardan birisi."
Elimdeki telefonu alıp bir şeyler yaptı , itiraz etmeme zaman bile vermemişti. "Senin gibi çirkin biri fotoğrafta ne kadar güzel çıkabilir ?" Galerimde dolanıp , fotoğraflarıma baktığını sonradan fark etmiştim.
Kahkaha atmaya başladığında telefonumu çekip aldım.
Pandalı fotoğrafım... Tamam buna gülmesi doğaldı.
Kilitleyip telefonu cebime tıkıştırdım ve çikolatamı yiyerek kalkıp büyük basamakları atlamaya başladım. Arkamdan gelen atlama sesiyle arkama döndüm. "Napıyorsun ya ?" Son basamağı da atladığımda yanımda bitti.
O yokmuş gibi ilerledim ve süs havuzunun etrafından dolanıp yürümeye başladım. Hala arkamdan yürüyordu.
Ani bir şekilde arkamı döndüm. "Neden takip ediyorsun ?!" Bağırmama karşılık sessizce cevap verdi. "Eve gidiyorum." Önüme geçip ilerlediğinde derin bir nefes alıp yanaklarımı şişirdim.
"Salak..." Homurdandım ve merdivenlerden inip uzakta gözüme kestirdiğim HoSeok'un yanına gittim.
"Hoseok~!" Bağırıp yanına atladığımda , Yoongi'nin bir süreliğine bizim tarafa döndüğünü farketmiştim.
Hoseok elindeki çilekli sütü bana fırlattığında neşeyle yakalayıp çalkaladım. Pipeti de takıp içmeye başladım.
"Çimen kafa kim ?" Bana soran Hoseok'u yanıtladım. "Yeni taşınmışlar. Bizim binada , 102 numaralı ev." Dedim ve çilekli sütümden lezzetli bir yudum daha aldım.
"Camına yumurta atalım." Dediğinde şakasına omzuna vurdum. "Olmaz, annesini sevdim. Yazık olur. Sadece çocuk uyuz. Kafasına atmaya bir şey demem." Dedim ve kahkaha attım. O da kahkahalarıma eşlik edince ortam neşelenmişti. Banklarda birine gittik ve oturduk.
Uykum gelmişti , sanırım bugün ağlayarak çok yormuştum kendimi.
"Hoseok ben kaçtım." Son enerji kırıntılarımı da eve koşarak harcadığımda asansöre bindim. Evin kapısına geldiğimde aklıma geldi.
Evden çıkarken anahtarımı almamıştım. Annemde vardır umuduyla...
Asansöre yeniden binip yerçekimine karşı koyma işleminden sonra, 102 numaralı dairenin kapısını çaldım. Kapıyı Yoongi açtığında , boş bakışları gözbebeklerimle birleşti.
Eğer kendime gelmeseydim ona bir süre daha bakabilirdim. Cidden.
"Anne."diye seslendim kapıdan içeri. "Anahtar." Kapının önüne geldi.
Her zaman ki , 'misafirlik nezaket kuralları' kitabından bir parça söyleşi yaptı.
Sonuç olarak evin mavi koltuklarından birinde oturuyordum. Düzeltme ; Yoongi'nin de oturduğu mavi koltuklardan birinde. Tam yanında.
Dudaklarımı birbirine bastırarak sinirimi yatıştırmaya çalıştım. Elimi yanıma koyduğumda kazara ellerimiz çarpışmıştı.
İçime yayılan garip enerjinin hiç bir tarifi yoktu. En kısasından pozitif yüklüydü.

Elimi ani bir hareketle çektiğimde yüzündeki sırıtış belli oluyordu. Derin derin nefesler almamın sonucunda yeniden esnedim. "Anne~"
Kapa çeneni imajı içeren bakışları aldığımda sustum ve oldupum koltuğa biraz daha sindim.
Yoongi'nin kıkırdaması kulaklarıma dolduğunda göz devirdim.
Aslında onun gülüşünü sevmeye başlamıştım. Değişik ama güzel gülüyordu.
Yorgunluğumu az da olsa azaltmak için gözlerimi kapattım.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now