on altı: rappers street

5.3K 386 105
                                    

"Photoshop yeteneği üst derecede olsa gerek." Yoongi mırıldandı. Panodaki kağıdı aldı ve cep telefonundaki orjinal fotoğrafı aldı.  Müdür yardımcısının odasına ilerlediğimizde kapıyı ittirmiştik fakat kapı kilitliydi.

  Sinirden hem Yoongi'nin elini, hem de diğer elimi sıkıyordum. "Bunu bugün halledeceğim. Moralini bozma." dedi bana Yoongi. Sinirlendiğim için onun elini savurdum. Diğer elindeki duyuru kağıdını aldım ve sert, ayrıca seri adımlarla bahçeye ilerledim.

Choi Kwon'un yanına. Derdim In Ha'ya saç baş dalmaktı. Ya da sinirini bozmak için iki üç laf atabilirdim.

"YA! RİN IN HA !" In Ha güler suratıyla bana dönmüştü. Ona doğru yavaşça adımlamaya başladım. "Şakaların hiç komik olmuyor arkadaşım." dedim ve güldüm. "Bu kadar düştüğünü bilmezdim. Photoshop yeteneklerin bilmem kaç katına çıkmış."

"Dövmeye gelsiysen başla derim." Omuz silktim. "Gereksizler dövülmez, doğrudan çöpe gider. Ve sen kendini çoktan çöpe attın. O fotoğrafın bir orjinali olduğunu bilmeliydin. Kendi çıkarların için uğraşırken bile kendi kuyuna düşüyorsun." Bileğimin kavranılması ve çekiştirilmem ile başımı oraya çevirdim. "Konuşacağız."

Choi Kwon. Beni konteynıra fırlattığında acıyla inlemiştim. "Bana inat olsun diye mi bunları yapıyorsun ?" Omuz silktim. "Sana senden vazgeçtiğimi söylemiştim."

"Sana seni sevdiğimi söylemiştim."

"Sana daha erken söylemeni önerirdim. Duygularımla oynamak yerine söylemeni. Ama biliyor musun ? Artık bir önemi yok. Ben senden vazgeçeli çok oldu."
Pis bir gülüş bıraktım. "Şimdi lütfen, hayatımdan s*ktir git. Ben seni hayatımdan sileli 1 buçuk ayı aşkın bir süre oluyor."

Sinirle elini konteynıra geçirdi. "Lanet olsun !" Bu haline güldüm. O kendisine gülünmeyi hak ediyordu.
Aniden kafasına yediği dayakla ne yaşadığımı şaşırmıştım. Yoongi ona bir tane geçirmişti. Şaşkınca ona bakıyordum. Bir hışımla elimi kavrayıp beni bahçenin ortasına getirdi.
"Beni kullandığına dair söylentiler dönmeye devam ediyor. Ne söylemek istersin ?" Yüksek sesle söylediği şeye karşılık herkesin bakışı buraya baktığında gülerek ve bağırarak yanıt verdim.

"Kıçım, derim." Yoongi sırıttı. "İşte benim kızım." Alnıma derin ve neşeli bir öpücük bıraktı.

(...)

Öğle yemeğine kadar sorunsuz geçmişti ancak öğle yemeğinde In Ha'nın oyunları baş göstermeye başlamıştı.

Yoongi yanımdan ayrılmıyor, adeta yapışık ikizler gibi geziyorduk.
O an içimden kıskananlar çatlasın, dedim. Herkes Min Yoongi'ye sahip olamazdı.

Yemeklerimizi hızla yemiştik. Sonra da boş olan bahçeye çıkmış, arka bahçede oturmuştuk. Yağmur bastırmıştı.

Kapüşonumu kapatmak isitemediğim için Yoongi ile hafiften atışmış olsam da kafamı gökyüzüne kaldırırak gözlerimi kapatmıştım. Bütün saçlarım sırılsıklam olmuştu. Kıyafetim de öyle. En azından üstümde hoodie vardı ve üstüme yapışmıyordu.

"En azından hasta olursan ben bakacağım." dediğinden dişlerimi göstererek gülümsedim. Tuttuğu elimde parmaklarımızı kenetledi.

Yağmur damlalarını beni tüm kötülüklerden kurtardığını düşünmek istemiştim o an. Geleceğe dair endişelerimden, beni korkutan şeylerden arındırdığını düşünmüştüm.

"İçeri mi girsek ?" dedi Yoongi'm. Hareket etmediğimde cevabını almıştı. "Sen girebilirsin." dediğimde reddettiğini belli eden bir mırıltı çıkardı.

Ben anın huzuruyla bir şarkı mırıldanmaya başlamıştım. Yoongi hiç bir ses çıkarmamıştı. Yağmur damlaları sesimi bastırırken gülümsedim ve söylemeyi kestim.
"Gidelim." dediğimde Yoongi telefonuna bakıyordu. "Seni herkesten korumam gerekecek anlaşılan." Ona şaşkınca baktım. "Yoongi iyi misin ?" Telefonu hızla bana çevirdi. "Tanrı aşkına şuna bak!" Beni çekmişti. Ve gerçekten hoş, estetik ve hafif bir fotoğraftı. Yağmur damlaları belliydi, arkamızdaki ağacın dallarındaki kiraz çiçekleri kameraya hafiften belli etmişti kendini, benim duruşum aşırı mutlu olduğumu belli ediyordu.

"Sana fanclub açacağım ama tek üyesi ben olacağım." Yeşil saçlarına elimi daldırdım.  Saçlarına daldırdığım elimi tuttu. "Şimdiye seni öperdim ama gerçekten ceza alırız diye korkuyorum." dediğinde kıkırdadım. "Haklısın. Şu anda boynuna atlayıp sana sımsıkı sarılarak o rahat omzunda uyuklamak isterdim ama bilirsin, okuldayız." dediğimde o da gülümsedi. "Keşke şimdi okulda olmasak." dediğinde başımı sağa sola salladım. "Dört günden fazla devamsızlığımız var. Daha fazla yazmamalı." dediğime göz devirdi. "Bugün için rapor alırız. Zaten sırılsıklamsın." Bende ona göz devirdim. "Bir kere son derse kalayım. Şu müdür yardımcısına uğrayacaktık." dediğimde başını salladı. "Haklısın." Ayağa kalktı ve montunu düzeltti.
Evet o montla çıkmış ve bütün vücudunu yağmurdan korumuştu ama ben yağmur sevdamdan dolayı normal çıkmıştım.

"Önce üstünü değiş, saçlarını kurut, müdüre gideriz."

(...)

Müdür odasında olmadığı için okuldan kaçmıştık. Bilmediğim bir sokakta, bilmediğim bir yere adımlıyorduk. Asılı tabela ile sesli bir küfür savurdum.

"S*ktir. Çok iyi."
Tabelada şu yazıyordu :

'Rapperlar kapışması'

Yoongi elimi kavradı ve beni kendine çekti. İçeriye adımladık.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now