yetmiş dört : new

2.3K 163 273
                                    

(...)

"Sence hangi modeli almalıyız?" Yoongi işaret parmağını çenesine koyup önündeki telefonları incelemeye devam ediyordu. Sorduğu soruyu yanıtladım.

"Olmayan bir modeli. Olmayan markanın olmayan modeli çok ideal değil mi?" Yoongi beni hiç duymamış gibi yaparak Samsung'un modellerinden birini eline aldı.

"Kamerasının kalitesi iyi. Bunu alalım. Böylece bol bol fotoğraf çekebilirsin." Telefonun fiyatı normal bir aralıktaydı ancak yine de Yoongi'ye aldırmak istemiyordum. Ben annemle alırdım mesela. Her şeyi Yoongi'nin alması da beni artık rahatsız hissettirmeye başlamıştı.

Her seferinde karşısından yararlanan şımarık bir kız gibi hissediyordum. Uzaklara daldığımı anlayan Yoongi kafasını eğerek gözlerimizi buluşturduğunda dünyaya geri dönmüştüm. "Gül rengi mi siyah mı?"

"Olmayan renk."

"Siyah bir renk değildir. Yani siyah mı diyorsun?" Nefes vererek benimle dalga geçen Yoongi'ye baktım. Onu asil gösteren gri saçları eşliğinde gülümsüyordu. O heyecanlıydı ama ben değildim. "Hadi ama Yoongi..."

"Sana gül rengi yakışacağı için gül rengi."

"Yoongi-"

"Voleybol maçında iyi iş çıkardığın için ve daha iyi fotoğraflar çekmen için alıyorum. Öyle beleş değil." Dediğinde istemsizce kıkırdadım. "O zaman onaylandı." Diyerek gülüşüme yanıt verdiğinde yine gülümsedim.

Aramızdaki gülüşmeyi bozan şey Yoongi'nin çalan telefonu olmuştu. "Annen arıyor. Seni merak etmiş olmalı." Telefonu yanıtlayıp kukapına yaslarken deneme ürünü olan telefonu tekrar yerine takmış, gözlerini tavanda ve çevrede gezdiriyordu.

"Evet benimle." Dedi ve ardından hafifçe gülümsedi. "HyeRim'i veriyorum." Gözleri beni bulduğunda başımı sallayıp elimi ona uzattım. Kulağındaki telefonu bana uzatırken mırıldanmıştı. "Şunu alayım da geleyim."

"Sağol." Diyerek dudaklarımı oynattım ve gmrevliye doğru giden Yoongi'ye döndüm.

"Efendim anne?"

"Akşam eve gelmedin. Ne oldu? Telefonuna da ulaşamıyorum."

"Ah...akşam Yoongi ile arabada kaldım. Sen uyuyorsun diye eve çıkmadım ve onhnla da konuşmam gerekiyordu. Sabah...saunaya gittik. Orada bir şeyler atıştırdık. Şimdi ise telefon alıyoruz."

"Niye ki? Yoongi'nin ihtiyacı mı varmış?"

"Hayır. Saunadayken biri dolabımı açıp telefonumu parçalamış... Yoongi de tutturdu telefon alacağım diye." Annemin kıkırdayışını duymuştum. "Seni bu çocukla evlendirmezsem pişman olurum."

Başımı salladım ama göremeyeceğini anımsayınca konuştum. "Neden olmasın?"

"Ben bugün akşam teyzenlere gideceğim. Ertesi sabaha dönerim."

"Gwangju'ya kadar tek başına mı? Seninle gelebilirim. Hem yarın da tatil değil mi? Rahat rahat kalırız. Brn de teyzemleri özledim." Gözlerim hala Yoongi'deydi. Poşet elindeydi, ödeme yapıyordu.

"Sende gelsen fena olmaz." Dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Akşam kaçta çıkacağız?" Diye sordum

"Biletlere bakacağım, ona göre haber veririm."

"Peki... Eve dönerken seni ararım."

"Çok gecikmeyin."

"Peki." Dedim ve aramayı sonlandırdım. Adımlarım Yoongi'nin yanına ilerlerken yavaş yavaş konuşnayı duymaya başlamıştım. "İyi günlerde kullanın."

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now