elli : she'll be like others

3.3K 295 129
                                    

"Şakamızı beğendiniz mi ?" Sırıtarak bize bakan, adeta üçümüzü gebertecek bakışlar altında ezen Choi Kwon ve arkasına baktım.
Yenilgiyi kaldıramamış mıydı? Hala da korkuyor muydu?

"Çok komikti gerçekten." Jimin bir kaç sahte gülüş gerçekleştirdikten sonra saçlarını geriye attı ve konuştu. "Uzayın."

"Jimin Oppa! Konuşabilir miyiz ?" In Ha arkadanıkıp Jimin'e doğru adımlamışken ben Jimin'in yerine konuştum.

"Bence sen Jimin ile değil benimle konuşmalısın." Elimi kavramış Yoongi'nin elini ittirdim. Adımlarım sertleşmiş In Ha'ya ilerlerken suratımda garip bir sinir ifadesi hakimdi, dudağımı birbirine bastırıyordum.
Yanından geçecekken In Ha'nın bileğini sıkıca kavradım ve acımasızca arkamdan çekiştirmeye başladım.
Arkamızdan gelen gürültü, belki de kavga seslerini duyuyor ama tepki veremiyordum. Sonra anımsadım. Yoongi'min kafası yaralıydı, o böylr şeylere kalkışmamalıydı!

In Ha'yı nasıl yaptığımı bilmediğim bir kuvvetle adeta ağaca fırlattım ve arkamı dönüp kavga yerine koştum. Görümüşe bakılırsa Yoongi hepsini pata küte, çat çut deviriyordu. Ama kazara eli kaysa da başına alabileceği bir darbe onun hayatına mal olabilirdi.
Sevdiğiniz birisinin, gıcık ve sadece lisede olan ergenliğinden çıkamayan biri tarafından yarasına aldığı bir hamle sonucu öleceğini, düşünebiliyor musunuz? Sizin de gözleriniz dolmuyor mu?

Yoongi'ye atak yapacaklardan bir tanesinin özel yerine ani bir tekme geçirdim. İsteğim dışında, yalnızca koruma içgüdüsüyle.

Ardından Yoongi'ye arkadan sarıldım ve bir elimi bantın olduğj yere koydum, bir de onu geri geri çekmeye başladım.

Beni başka biri olarak düşünmüş olmalı ki ona sardığım koluma ani bir dirsek attı. Bağırmamla hızla kollarımdan çıktı ve endişeli bakışlar içinde bana döndü.
"Aa-ah özür dilerim! Affet beni! İyi misin ? Beni bekle!"

Baya geveledikten sonra arkasını dönmüş kavgaya karışacakken onu tuttum. "Başın."
"...ama Jimin." Başımı kaldırdığımda Jimin'in ellerini silkelediğini görmüştüm. Ayakta yalnızca Kwon ve Jimin vardı. Sert bakışlarının arasında bir şey konuşuyorlardı ancak buradan dedikleri ancak "hebele hübele" olarak anlaşılıyordu. Yakınlaşmaya ihtiyaç duyuyordum.
Yoongi elimden kaçıp Jimin'in yanına gittiğinde onun da "hebele hübele kızgın bakışlar arasında sohbrt grubu"na katıldığını anladım.
Merağıma yenik düşerek ortama yaklaştım. Sesler netleşiyordu.

"O da bir gün In Ha gibi olacak. Barlarda, erkeklerin yanında oturacak. Bu bir döngü."

Jimin saçlarını geri savurdu. "O öyle biri değil."

"Gayet de öyle."

"Sen zamanında onun aşkını yadırgadın, hatırlarsan. Şimdi de karşımıza geçmiş onu tanıyor gibi mi yapıyorsun?" Jimin kapak mı yapmıştı?
Minik bedeni ile sevimli gülen meleğimsi Jimin..? Asıl Jimin nereye gitti?

"Siz anlayacağınızı anladınız. Ben bir gün Hye'ye sahip olacağım. Yanımda olacak. In Ha gibi arkamda gezinecek. In Ha'dan tek farkı, ona gerçek sevgiyi verecek olmam."
Pisçe sırıttı. İğrenilesi bir nefes verdi.
"Eğer başaramazsam, Plan B devreye girer. O zamana kadar zaten Hye'm kendi ayaklarıyla bana gelecek. Değil mi tatlım..?"

Oradan pasta gibi mi gözüküyorum?

"Biliyor musun..? Bu olası bir şey." Elimi çeneme koydum ve düşünür gibi yaptım.
"Ben Yoongi'den soğuyabilirim. Ondan nefret edip, sana sığına da bilirim. Ancak, rüyanda."

(...)

Stüdyoya girdiğimizde ikimizde yorgunduk. Şehir merkezinden buraya yürüyerek gelmiştik, çürümüştük haliyle.
Yoongi baygın birini anımsatan bir pozisyonla attı kendini koltuğa. Beni de çekiştirdi yanına. Ben yine onun göğsüne, o yine benim saçlarıma bakıyordu.
"Biz nişanlanmalıyız."
"Reşit değiliz Yoongi. Hem böyle şeyler düşünme şimdi, anı yaşa."
"Ben anı yaşarken itin bir geliyor ortasına ediyor. Sokakta yürürken köpek bile arkana takılıyor, sokaktaki adamlar seni kesiyor, gerizekalının biri sana kafayı takmış durumda... Alnına, klişe olur ama, sahipli yazmak istiyorum. Bu konuda acayip ciddiyim." Kıkırdadım ve başımı ona kaldırdım.
"Ben n'apayayım? Önüne gelen imza istiyor, seni kesiyor, fotoğrafını çekiyor, yapışıyor, asılıyor, oppa oppa diyor. Benim işim daha zor! Kapüşonunu kapatıp iplerini çekmek ve bağlamak istiyorum. Sadece burnun gözüksün ki nefes al- Hayır burnun da gözükmesin ama nefes al... her neyse!"

Kıkırdadı ve elleri saçlarımı buldu. Dişetlerine bakakaldım. Çok güzeldiler. Böyle kırmızı! Ayh! Çok tatlı!

"Sana bir şey almalıyım. Yüzük, yüzük takar mısın?" Parmaklarıma göz attı ancak göremeyince bu düşüncesinden vazgeçtiğini ifade eden bir tip takındı.
"Küpe?" Kulağıma baktı. Kulağımda bir delik vardı ancak o da zamanla kapanmıştı. "Ya da vazgeçtim. Küpe takarsan daha güzel olursun. Bence kolye ideal ha? Bir sende, bir bende. Çift eşyası gibi güzel olur!" Onu onayladım. "Güzel fikir. Bu olur."
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Bana bir söz vermelisin ama."

Ne sözü şimdi, aniden?

"Asla birbirimizi bırakmayacağız. Kaza olsa da, üzücü bir şey olsa da, mutlu bir şey olsa da, asla. Her anımızı beraber yaşayacağız."

"Bunun sözünü verdik sanıyordum..." Omuz silkti, yattığı yerde. "Bir kere daha söz verelim. Zararı olmaz."

Serçe parmaklarımızı kenetledik ve başparmaklarımızı birleştirdik.

Bu söze uyacağım Min Yoongi. Daima.

Selamlar, torunlarım~
Bugün Yoongi'nin doğum günü bildiğiniz üzere... Çok çabuk büyüyorlar, biraz üzüyor büyümeleri ancak düşünürsek onlar yine aynılar.
Ah, ellerimizde büyüdüler. Pardon ekranlarımızda diyecektim, ekranlarımızda büyüdüler.

Umarım bu bölümü sevmişsinizdir. Hak veriyorum kısalığına. Ancak hızlı yazdım, telefondan yazdım, hatalarım affola.

Sevgilerle_ hye'niz♥♥



sound || min yoongiWhere stories live. Discover now