yetmiş üç : broken

2.7K 180 99
                                    

(...)

Yoongi cevap vermeden bayat bakışlar atmaya başladığında bir bakıma 'saçmalıyorsun' dediğini fark etmiştim. Ancak yine de öyle hissediyordum.

Eğer konu Suran olursa, ben hep yerlerdeydim. Suran daima en iyisi, hep en mükemmeli, Hye ise onun yanına bir hiç... Kendimi kötü hissettiriyordu.

"Bence biraz fazla konuştun." Dedi varlığını çoktan unutmuş olduğum Yong. Başımı ona çevirdim. "Eğer içimdekileri söylemezsem bir çözüm bulamayız."

"Böyle düşündüğüne inanamıyorum." Dedi Yoongi sert bir ses tonuyla. "Ben her fırsatta seni sevdiğimi söylüyorum. Kendi içimde evlilik hayalleri kuruyorum, seninle geziyorum, seni seviyorum, hemde çok ancak sen böyle mi düşünüyorsun? Hiç mi inanmadın sevgime? Ya da inandın da bana güvenmedin mi hala?" Soğuktan kuruyan dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yerimde olsan sen de öyle hissederdin. O kızın yanında ben bir hiçmişim gibi hissediyorum. Belki de gerçekten hiçimdir, diye düşünmemek çok zor. Benim yenime onu tercih etmen de olası bir şeydi-"

"Hala o kızla kendini kıyaslıyorsun. Kes şunu yapmayı! Sana seni sevdiğimi söylüyorum. Sen benim her şeyimsin, gözüm senden başkasını görmüyor ama sen hala o kızdan hoşlanma ihtimalimden bahsediyorsun. Ah- ah boşversene." Ellerini montunun cebine yerleştirip banktan kalktığında bende salıncağımdan kalkmaya kalkışmıştım ancak Yong beni durdurdu. "Belki de biraz yalnız kalması daha iyi olur."

Dirseğimdeki kolunu ittirdim, ardından da çocuk korumasını kaldırdım. "Bana ne yapmam gerektiğini söylemeyi kes Yong."

Hızlı adımlarla yokuş aşağı yürüyen Yoongi'ye yetişmeye çalıştım. Biz bitecek miydik? Belki bir ihtimal...

Yoongi'nin kolunu tutup hızla karşısına geçtiğinde gözlerini başka yerlere çevirdi. Ne yani, benimle konuşmayacak mıydı?

"Beni sevdiğini biliyorum ama-" Yerinde durmamış ve benim etrafımdan dolanıp yokuş aşağı yürümeye devam etmişti. Bu yüzden sözümü kesmiş, giden Yoongi'ye bakarak nefes vermiştim. "Ciddi misin sen?"

Binanın yanından dönüp bizim binaya doğru ilerlerken tekrar önüne atlayıp onu durdurdum. "Yoongi." Beni tınlamadan geçmeye çalıştığında tekrar önüne kaydım. "Min Yoongi."
Aynı şey tekrarlandığında en son ayağımı sertçe yere vurup sertçe konuştum. "Beni görmezden gelmek hoşuna mı gidiyor?"

"Peki ya sen? Sana olan sevgimi hiçe sayıp böyle şeyler düşünmek hoşuna mı gidiyor?" Elimi alnıma koydum. "Çekil şimdi. Eve gitmek istiyorum." Bir adım yana çekildim ve mırıldandım. "Tabii beyefendi, bu taraftan..."

Alnımdaki elimi indirdim ve ellerimi cebime yerleştirdim. Ardından onun önünden adımlamaya başladım. Ardından okduğum yerde öylece kaldım. Evden çıkarken anahtarları almamıştım, annem de büyük ihtimalle şu an uyuyordu. Annem, bir kere uyandıktan sonra bir daha uyuyamayan biriydi. Yani...onu şimdi uyandırırsam, bir daha hayatta uyuyamazdı. Yarın yeniden işe gidecekti hemde.

Benim problemlerimin başka insanlara yansımasını gerçekten sevmezdim bu yüzden...dışarıda kalmalıydım.

Adımlarım tekrar parka doğru ilerlerken Yoongi'nin sorusuyla kafamı ona çevirmiştim. "Eve gitmiyor musun?"

"Annem uyuyor, onu uyandıramam. İyi geceler." Adımlamaya devam ederken tekrar konuşmuştu. "Dışarıda mı uyuyacaksın? Hemde bu soğukta? Benimle gel."

"Seni de rahatsız etmek istemiyorum, yalnızca git ve keyfine bak."

"Eğer seni affetmemi istiyorsan, benimle gelmelisin." Hızla arkamı dönüp ona doğru koştuğumda, gülmesini, en azından hafifçe sırıtmasını beklemiştim ancak yüzündeki en küçük kas bile oynamamıştı.

sound || min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin