kırk beş : yoongi!

3.2K 304 116
                                    

 Şaka olmalı... Yoongi'ye bir şey olma ihtimalini göz önüne getirmek dahi istemiyorum.

 Camdan aşağı başımı uzattığımda akşamın verdiği karanlıkla hiç bir şey görememiştim. Bu da benim daha çok telaşa kapılmama neden olmuştu. Odamdan hızla fırladım ve asansöre atladım. 

"İyisin Min Yoongi..." Mırıldanıyordum salak gibi. Yanımda kimse yoktu, ancak ben salak gibi mırıldanıp duruyordum. Kafayı da üşütmüş gibiydim, zihnimde anlamsız kelimeler bütünü, boşluktaymışçasına dönüp, duruyordu.

 Kapıdan çıktığım gibi yerde öylece yatan Yoongi'yi görmemle içimde bir şeylerin koptuğunu, kafasından akan o kanların her bir damlasının içime oturduğunu hissettim. Cebimdeki telefonu çıkararak ambulansı aradım. Adresi aldıklarını söylediklerinde de adeta yüzlerine kapadım ve yerdeki Yoongi'yi incelemeye başladım. 

 Kafasının sol kısmı fazlaca içeri göçmüştü. Yere kanı yayılmış, sağa eğik duruyordu. Kafasını dizime koyarak yolun ortasında ambulansı beklemeye başladım. Etrafta hiç bir şey yoktu. Ne bir araba, ne bir insan...

"Yoongi... Yoongi-ah!" Ellerimi onun açık renkli çenesinde gezdirdim. "Yoongi-ah kendine gel.. Yoongi..." Göz yaşlarım yavaşça süzülmeye başladığında duyduğum ambulans sesi bana bir teselli olmuştu. Ambulans yanı başımızda durduğu gibi sağlık ekipleri onu sedyeye yatırdılar. Başından kan akan kısma bir bez yerleştirdiler. Alnı içine göçüyordu neredeyse... 

Yoongi ben özür dilerim.

 Ne yapmam gerektiğini bilemez halde olanları izlerken araçta çalışan bir görevli beni içeri soktu ve oturttu. Yoongi'm tam önümde yatıyordu. İyi olacaktı. Zor değildi. Bunu atlatabilirdi.

"Durumu nasıl acaba ?" Kadın görevli serum iğnesini koluna yerleştirirken ben dişlerimin arasından kısa bir nefes almıştım. "Kritik gözüküyor. Hızlı gidebilirsek yaşayabilir."  Duyduklarım zihnime, vücuduma, kaslarıma ok misali saplanırken dik durmam gerektiğini ve yalnızca ona odaklanmam gerektiğini düşündüm.

Belki de sadece kendini teselli ediyorsundur HyeRim, hah ?

 Sinir katsayım artmış, akşam trafiği ile şoföre saydıracak hale gelmiştim. "Yoongi-ah, yapma böyle..." Sesim hem kayıyordu, hem de acı içinde kıvranan birinin sesini anımsatıyordu. 

"Yoongi mi dediniz ? Hani şu ünlü olan Suga'mı ?" Yanımda oturan erkek görevlinin boğazına yapışmak, boğmak istesem de sadece Yoongi'me odaklandım. Dua etmekten başka bir şey yapamıyordum ki!

 Cebimde titreşen telefonumu açtım. 

"HyeRim neredesin-"

"Anne, hastaneye gidiyoruz. Hemen gelmelisin, lütfen!" Yeniden ağlamaya başladığımda annem konuştu.

"Hangi hastane ? Hye! Bir şey söyle!" Görevlilere dönerek sorumu sordum. "Hangi hastaneye gidiyoruz ?"

"Shim Hastanesine." dediklerinde bende konuştum. "Anne, Shim hastanesi. Çabuk gel tamam mı ? Bekliyor olacağım. SeoUn Unni'ye de söyle!"

"Ne oldu ? Anlat hemen!" Annemin telaş içinde bağırışının ardından anahtar ve kapı sesini duymuştum.

"Yoongi... Aşağıdan bir ses geldi, indim. Yoongi kanlar içinde yerde yatıyordu! Anne çabuk gelin!" Hıçkırıklarımı tutamazken telefonu annemin yüzüne kapattım. Ellerim Yoongi'nin ellerini kavradı. Gözlerimi kapatarak başımı eğdim ve içimden bir kaç cümle geçirdim.

"Her şey için özür dilerim Yoongi. Hayatta kalacağına, beni bırakmayacağına inanıyorum. Lütfen..." Her hıçkırığımda elini sıkıyordum, gevşetiyordum. Uyanmasını istiyordum, zoraki de olsa azıcık sırıtmasını, yalandan da olsa iyiyim demesini... 

"Ayılıyor." Kadım hemşirenin dediği şey ile makineden kalp atışı sesleri gelmeye başladı. 'Yoongi!' diye bağırmak istedim ancak bunu yaparsam daha yeni yeni ayılan onu yalnızca yoracağımdan, sessizce elini sıkarak burada olduğumu ona hissettirmeye çalıştım. Kalp atışları devam ederken gözlerini kapattı. Ardından elini sıkan elimi sıktı. Yüzünde az bir sırıtış belirdi. Burada olduğumu anlamıştı. 

 O anın verdiği mutluluk, kahve kokusunun arasından çıkan o gibiydi. Yani bilemiyorum, onun bana yaşattığı bu duygu, ancak onunla anlatılabilirdi.

 Ambulans kapısı açıldı, sedye koşarak acile götürüldü ve bende giden sedyenin ardından öylece, salak gibi bakakaldım.

  Başıma saplanan ağrıyla birlikte bana en yakın olan yere elimi attım. Elimi alnıma götürdüm ve gözlerimi kapattım. Ancak gözlerimi kapatınca başım daha çok dönüyordu o yüzden yalnızca kıstım.

 Sol kulağımda büyük bir acıdan sonra bir tıkanıklık hissetmiştim. Kafamın içinden bir şey sol kulağımdan sağ kulağıma doğru bir yolculuğa çıktığında acıyla elimi başımdan alıp sağ kulağıma götürdüm. Bir çınlama beni hakimiyeti altına almıştı.

 Biri gelip omzularımdan tuttu ve beni sarstı. Kimdi o, neyin nesiydi bilmiyorum ama kendimi serbest bıraktım. Kendi kontrolümü kaybediyordum. 



büyük ihtimal şuan tüm hye'nin torunları şu halde : "yazar sen n'apıyorsun?"

inanın bana bu yazar ne yaptığını da, hikayenin nereye gittiğini de bilmiyorum jnhlgıgnf  ama içimde iyi bitirmek ve daha çoo~~k uzatmak var *-*

umarım severek okumuşsunuzdur, hye'nin torunları *-* <3

size kocaman kucak dolusu sevgilerle <3 <3 <3  

hye'niz :) <3 <3 <3 <3 *-*

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now