yetmiş altı : worried

1.9K 159 99
                                    

(...)

"Ne?"

"Ne saçmalıyorsun?"

Seo Ra Unni ile benim aynı anda çıkışmamız ile kuzenim sıçramıştı. Bir anneme bir bana baktı ve daha yüksek sesle, elini kolunu sallayarak konuştu.

"Dışarıda gri saçlı, sigara içen bir çocuk var. Yoongi işte!"

Elimi hafifçe salladım. "Yoongi sigara içmiyor." Dedi hızlıca annesi. Ancak ben tereddüt etmiştim, emin olamamıştım.

Bana daha önce yaptığı şaka aklıma geliyor, beni endişelendiriyordu. "Yoongi sigara içmiyor." Diye yineledim annesinin cümlesini.

"Ama gri saçlı." Kuzenim inatla konuşurken yumruğumu sıktım. "Saçmalamayı kes. O sigara içmiyor ve içecek biri de değil."

"En iyisi ben çıkıp Yoongi'ye bakayım." Dedi Seo Ra Unni. "Ben de geleceğim." Diye heveslenip ayağımı kaldırdığımda karıncalanma ve acıyı hissetmemle hafifçe inledim. "Ben Yoongi'yi de alır gelirim. Bekle sen."

Seo Ra Unni'de odadan çıktığında kuzenime sordum. "Emin misin?"

"Eminim. Aynı Yoongi gibi gözüküyordu ve gri saçlıydı. Bir elinde telefon bir elinde de sigara vardı."

"İyi de o sigara içmiyor ki..." dedim. Sonlara doğru sesim kısılmıştı. "Sen emin misin?" Diye sordu kuzenim. Başımı salladım. "Ona güveniyorum."

"Hayal kırıklığına uğrayacaksın." Başımı 'kesin öyle olur' dercesine salladım.

  Bir kaç dakika içinde Seo Ra Unni ve Yoongi kapıdan girmişti. Değişik olan tarafı, Yoongi'nin elinde kızarmış tavuk poşetinin olmasıydı.

"Hadi canım." Diye mırıldandım. "Şaka yapıyorsun. O poşetten paketlenmiş hastane yemeği çıkacak." Dedim poşeti işaret ederek. Kuzenim geri çekildi, kenardaki sehpayı çekip, poşeti üstüne koydu Yoongi de.

"Çok ısrar edince seni kıramıyorum, içime oturuyor."

"Senin ağzını yüzünü kırarım Jae Hwa." Dedim sinirle kuzenime. "Belki de yanlış görmüşümdür." Diye mırıldandı başını eğip.

"Ben sigara içmiyorum. İçmem de. Aklında bulunsun da bir daha karıştırma." Dedi Yoongi poşetten kutuyu çıkarırken.

Kuzenim başı eğik olsa da adımlarını yere vurarak odadan çıktı. "Kuzenin bu değil mi?" Yoongi'ye cevap verdim. "Evet o."

Karton kutunun kapağını kaldırdığında aldığım tavuk kokusuyla sırıtmıştım. "Teşekkür ederim."
"Bundan sonra hastane yemeği yenecek." Dedi Yoongi ıslak mendille ellerini silerken. "Ama-"

"Ama yok. Yiyeceksin. Üstüne yeniden itiraz istemiyorum. Bitti." Bu sefer daha fazla üstüne gitmemem gerektiğini biliyordum.
"Pekala..."

Yoongi annesine de ıslak mendil uzattı ve sandalyeden kalktı. "Otur anne."

Annesi onun kalktığı sandalyeye otururken o da gidip hastane kapısını kilitledi. "İçeriye hemşire girerse yakalanırız şimdi."

(...)

Elimdeki kumandayla kanalları sürekli değiştiriyor, eğlenceli bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Yoongi yandaki koltukta uyuyordu, annem bir kaç kez odaya gelip gitmişti; en son SeoRa Unni ile birlikte yemek yemeye gitmişlerdi.

Yoongi yorulmuştu; bütün gün bana yardım etmiş, sürekli benimle ilgilenmişti.

En sonunda televizyonu kapattım ve üstümdeki örtüyü düzelttim. Başımı daha rahat edeceğim bir şekilde yumuşak yastığa yerleştirdim ve uyuyan Yoongi'yi izlemeye başladım. Bu seferki uykusu tüm uykularından daha derin gözüküyordu; kaybettiği enerjiyi toplamaya çalıştığı belliydi.

sound || min yoongiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant