yirmi sekiz : you'll cry

3.6K 328 71
                                    

Kabinin kapağını kapattım. Oturup aptal aptal ağlayacaktım işte. Ders zili çaldığında dahi derse gitmedim. Kabinde uyukladım. Uyandım. Ağladım. Hıçkırıklarım duyuldu.
Ben ona güvenmiştim.
Ondan bunu beklemezdim. Ona öyle çok güvenmiştim ki...
Hıçkırıklarım arasınsa boğulurken bir kez daha sifonu çektim. Hıçkırıklarımın diğerleri tarafından duyulmasını bile istemiyordum.
Ezik hissettiriyordu.
Sevdiğim tarafından incitilmek ise daha çok paramparça hissettiriyordu.  Bu nasıl tarif edilirdi ?

Kalbinize bir kazık giriyordu. Orada dönüp duruyordu ama siz ölmüyordunuz. Sürekli dönüyor. Bir göz yaşı bir tur dönüşe eşit.

Siz onu unutana kadar da geçmiyor.

 Kabinimin altından atılan zarf ile eğilerek zarfı aldım. 

'Bizi tebrik etmeyecek misin ?' Bu yazıyı biliyordum. In Ha'nın yazısı. Zarfı korkakça açtım ve içindeki fotoğraf kağıdını çektim.

O an vücudumdaki kazık vücudumun arkasından çıkıyor gibi hissettim. Hıçkırığım kesildi, ağlamam durdu, kalbim durdu.

Duygusuzdum. 

İfadesiz bir yaratık gibi hissediyordum.

 Sen onu nasıl öpebildin Yoongi ? Ah, niye soruyorum ki ? Zaten bir iddiaya oyuncak edilmişim ben. Hah, ben kimim ki ? HyeRim bu dünyada kim oldu ki ?

 Ben ne zaman aşık olsam bunu yaşıyordum. Aşk acı verir demişlerdi. Haklılarmış. Bir daha aşık olmamak ne kadar iyi ?

 Zarfı tekrar aşağı attım. "Tebrikler, In Ha." dediğimde o taraftan şımarık bir ses yükseldi. "Teşekkür ederim." 

"Umarım mutlu olursunuz." Tonsuz çıkan sesim ile eş zamanlı olarak göz yaşlarımı sildim. Adım seslerinin uzaklaşması ile kabinimden çıkıp lavaboya ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bakarak kendi kendime konuştum.

"Yapabilirsin. Çekip gidebilirsin. Zor değil." 

(...)

 Okul kapısından kendimi dışarı attığımda başardığımı hissetmiştim. Bir kere bile Yoongi ya da Kwon'la karşılaşmamıştım.

 Okulun köşesinden sapıp en kalabalık yerlere gittim.

 İlk günkünden farklı, omzuma çarpan insanlardan ben özür diliyordum. Bu acıyı daha önce yaşadığım için dayanıklı olduğumu zannediyordum.

Değildim.

Onun yarısı farklıydı. Platonik değildim çünkü.

Bu hepsinden daha çok acıtıyordu. 

Ben sadece güçlü durmaya çalışıyordum.

 Banka oturdum. Göz yaşlarımı içimde tuttum. Güçlü gözükmeye çalışırsam gerçekten güçlenirim belki.

 Önümden geçen insanlar bu sefer bana bakmadan geçiyordu. Gerçekten güçlenmiş olsam gerek. Evet HyeRim, ona muhtaç değilsin. O olmadan da yaşayabilirsin.

 Aşık olmayanlar n'apıyor ? Kendini topla Hye!

 Evimin yolunu tuttum. Yokuş beni fazlaca yoruyordu. Yanımdan geçen bir motosiklete iki kişi binmişti. Geçerken laf etmeyi ihmal etmemişlerdi.

"Güzel vücut !" Bağırarak yanlarımdan geçtiklerinde hiç bir tepki vermedim. Eğer onlara cevap verirsem, peşime takılırlardı. Bu insanların bu caddede çok olduğunu ve gece saatleri insanları rahatsız ettiğini duymuştum. Bazen sitemizin güvenlikli olmasına şükrediyordum, cidden.

 Güvenliğe selam verdim ve kartımı okutarak siteye girdim. Evimizin olduğu bloğa girdim ve asansörlerin yanına ilerledim.

 Asansörlerden birinin tuşuna bastım ve beklemeye başladım. Bu asansör neden on beşinci kattaydı ? İnmesi çok uzun sürecek gibi gözüküyordu.

 Asansörü beklerken yanımda başka siyah eşofman üstlü ve kapüşonunu kapatmış bir çocuk belirmişti.

 Siyah kapüşonun altından çıkan açık sarı saçlarının bana kötü şeyler hatırlattığını anımsadım. Mesela, ilk tanışmamız.

 Asansöre hızla bindim ve önce kapatma tuşuna bastım. Kapı kapanacakken Yoongi kapıyı tutmuştu.

Biliyor musun Hye ?

Sen bu dünyaya sürekli ağlamak için gelmişsin.


sound || min yoongiWhere stories live. Discover now