on sekiz: drunk yoongi

4.9K 364 108
                                    


 Yoongi beni eve götürmekte ısrarcıydı çünkü yağmur dinmiş olsa da hava halen soğuktu. Ben de ona sıcak bir kafeye gitmeyi önersem de beni sertçe reddetmişti. Zorla eve tıkıştırmıştı. 

 Bana dışardan aldığı lapayı yedirmiş, hasta olmamam için beklemeye başlamıştı. Ben de öylece otururken bir anda hapşurdum. "Gördün mü ? Hasta oldun işte." Onu hızla reddettin. "Hayır hayır ! Burnum kaşındı. Lapa yedirdin hem, ne hasta olması." Telefonuna gelen mesaj ile yerinde sıçradı, ardından telefonunun kilidini açtı. 

"Hye, benim bir yere gitmem gerekiyor. Geri dönerim." dediğinde nereye gittiğini sorgulama hissiyle doldum. Çünkü artık sevgiliydik, sorgulama hakkım vardı. "Nereye ?"

 Kapıdan çıkarken arkasına döndü.  "Bir yere."

"O bir yere ben de geleceğim." Elini önünde salladı. "Sakın sakın! Hasta olursun, bir de gelip ne yapacaksın ki ?"

"Nereye gideceksin ki ?"

"Babamın şirketine." dediğinde başımı salladım. "Ben de geleceğim." deyip ayaklandım ve dolabıma ilerlediğim sırada ağzındaki baklayı çıkardı. "Görücü usulü buluşmaya gideceğim." 

 Ağzım açık ona baktığımda o da umutsuzca başını salladı.  "Öyle bakma! Sonuçta isteğime bağlı, evlenmek istersem olur, istemezsem olmaz. Sadece bir bardak içecek ve geri geleceğim." dediğinde omuz silktim. "Umurumda değil Min Yoongi. Bende geleceğim." dediğimde başını sağa sola salladı. "Gelmeyeceksin. Evde kuzu kuzu oturacak ve hasta olmayacaksın. Sana söz veriyorum geç olmadan geleceğim."  Kendimi zorla yatağa attım. "Bana bak! Eğer geç gelirsen ağzına sıçarım Min Yoongi ! Çok da yakışıklanıp gitme sakın, hatta pijamayla git." dediğimde kıkırdadı. 

"Yakışıklanıp ?" Başımı salladım. "Evet, yakışıklanıp. Bu kelimeyi ben uydurduğum için bu kelimeye uymak zorundasın. Yakışıklanıp gitmek yok!" Başını salladı. "Takım elbiseyle gideceğim." dediğinde ayağa kalkarak elimi önümde salladım. "Yakışıklı oluyorsun öyle." dediğimde gülerek bana sarıldı. "Sende başkasına tutulacak değilim ben." dedi ve benden ayrılarak gülümsedi. "O zaman gidiyorum." dedi ve onu evden uğurladım.

(...)

Yoongi'nin ağzından :

 Giyinip saçlarımı taramış ve evden çıkmıştım. Arabayla buluşacağımız mekana gelmiştim. Babam ve başka bir adamla kızın oturduğu masaya ilerledim ve eğilerek selam verdim. "Merhaba efendim." Adam memnuniyetle gülümsedi ve elini sallayarak kızın karşısını işaret etti. İki aile karşılıklı oturuyorduk, ah ne güzel(!).

"Yoongi, tanıştırayım bu Yun Hae." Kızın suratına bakıp onu selamlarken bu kızın bugün rap yarışmasında atıştığımız kız olduğunu anladım. 

Yun Hae... Güzel ama bir HyeRim değil. Sevgilimin adı bile daha güzel. Düşününce Yun'un adının anlamı bile melodi. Ona rağmen bir verse'ü yapamıyor.

Yun'un suratını biraz daha inceledim. Tamamen kapatıcıya basmış olduğu suratı ve mat mora boyadığı dudaklarına eklenen göğüs dekoltesi ondan soğumamı sağlamıştı. Düşününce ben şirin seviyordum.

HyeRim'in aklıma gelmesi ile başımı eğip sırıttım. Evet, onu çok seviyordum ve onun eksikliğinde aklımda ona dair kalan şey sersemletici gülüşü oluyordu. Şimdi ona sarılmak, dudaklarından öpmek vardı. Onun yerine şu yumuşak sandalye de oturup iki çatal yemek yiyerek sevmediğim kadınla sohbet edecektim. Hiç ama hiç çekemezdim. Düşününce en azından babam kararlarıma saygı duyan biriydi. 

Neyse Min Yoongi, buna mı takıldın ? İşine odaklan ve defol git şuradan.

"Evlat." Bana seslenen babama baktım. "Evet,baba ?" Ona baba demek hiç içimden gelmese de demek zorunda olmam beni boğuyordu.  "Biz kalkıyoruz. Güzelce sohbet edin ve iyi kararlar verin." Burada babamın 'iyi kararlar' dediği şey evlilikti. Peki ya ben 'iyi kararlar' verecek miydim ?

Tabii ki hayır !

 Babamlar kalktıklarında karşımdaki kıza baktım. "Yun Hae...

"Suga..." dediğinde pisçe sırıtarak konuştum. "Rap yapamadığın halde rap yarışmasına katılmak ? Cesursun." dediğimde sırıttı. "Rap yapabildiğim halde sana acıdığım için bırakmam ? Salaksın." dediğinde önümdeki etten bir parça ağzıma attım. "Şu anda kendini üste çıkarma çabaların beni güldürüyor." Bir süre sessiz kaldı. "Neyse Suga-sshi. Uzun uzun düşünmek istemiyorum. Evlenmek istiyor musun, istemiyor musun ?" dedi ve o da etinden bir parça yedi. "Evlenmeyeceğim. Çünkü sevgilim var." dediğime kıkırdadı. "Lise aşkları geçicidir. İnsanların dediğine bakma iz filan da bırakmıyor. Gülüp geçiyorsun. O yüzden ona sevgili diyemezsin, hoşlantı diyebilirsin." dediğine sesli güldüm. 

 Aklımda HyeRim vardı ve aklımı başıma alamıyordum. Lanet..!


"Eğer hoşlantı olsaydı, şu anda aklımda olmazdı ve kararlarımı ona göre almazdım bence. Hoşlantılarından vazgeçebilirsin ama sevginden asla." dediğimde şarabından bir yudum aldı. "Ayrıca ben makyajlı sevmiyorum. Olmayan kişiliklerini saklıyor gibiler." dediğimde tepki vermedi. Bu lafı ona ilettiğimi anlamıştı. 

 Bir bardak şarabı tek dikişte içtim ve yenisini doldurdum. Eti de biraz hızlanarak yedim ve ardından bir bardak şarabı daha diktim. "Benimle evlenmeyeceğine emin misin ?" dediğinde başımı salladım. "Seninle evlenmeyeceğim. Or*sp* sevmiyorum." dediğimde azıcık sarhoş olmaya başladığımı anladım. Bir bardağı da hızla içtikten sonra bir şeyler mırıldanarak restoranttan çıktım ve arabaya bindim.

 Sarhoştum ama arabayı sürmeyi başarmış, zor da olsa eve gelmiştim. Saate baktığımda iki saattir yemekte olduğumu fark ettim. 

HyeRim'imi özledim ben. Onu görmek istiyorum.

 Hiç düşünmeden sekizinci kata çıktım ve onun kapısını çaldım. Kapıyı açtığında bir o kadar yakışıklı ve bir o kadar da sarhoş beni görmeyi beklemiyor gibiydi. Hiç düşünmeden kollarımı ona sardım.

"Yakışıklanmışsın. Kızdım sana." dediğinde dişetlerimi göstererek ona sarıldım ama o benim suratımı görmüyordu. Oysa ki o kadar huzurlu bir ifade vardı ki yüzümde. 

 Ve ben o huzurun arasında uyuya kaldım. 

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now