kırk sekiz : did you know

3.4K 305 129
                                    

Yoongi sakinleşmiş, durulmuştu ancak yaptığı tek şey müzik padini kullanarak ortaya kulakta kalıcı iz bırakacak bir ritim oluşturmaktı. O sandalyede otururken ben de arkasındaki koltukta oturup tırnaklarımı kemiriyordum. Jimin gideli yarım saat olmuştu ve Jimin gittiğinden beri bu haldeydik. 

 Onu bir şeylere zorlamak yerine acaba kendi kendini iyileştirebilir mi, diye düşünmüş ve bu sistemi uygulamaya koymuştum. Sistem şu şekilde işliyor: Yoongi kendi halinde olacak ancak yaptığı bir hata ya da saldırgan bir harekete karşılık onu durduracaktım.

Müzik durdu ve onun sesi yankı yaptı. "Özür dilerim." Şaşirmiştim, ani ve gereksiz bir tepki verdim.

"Huh?"

"Özür dilerim, ittirdiğim için. Bir anlıktı. kendimde değildim. Sana zarar vermek istemiyorum, gitmelisin."

"Kendini kontrol edebilirsin."

"Denemiştim." Bıkkınca nefes verdiğinde onu ikna etmenin daha etkili bir yol olacağini düşünüdm. Önceki plan iptal olmuştu anlaşılan.

"Hasta filan değilsin, psikolojik bir rahatsızlığın yok Min Yoongi. Kendine gel! Ben buradayım ve sen düzelene kadar gitmiyorum da."

"İşe yaramayacak." Onu kendimle tehdit etmem yararlı olur muydu ? Onun beni sevdiğinden emindim ancak, yine de bir kereliğine onun iyiliği için kendimi kullanmak, her neyse.

"Gitmiyorum, ek olarak açlık grevi yapacağım. Sana inat."

"Abartma Hye. Git." Ayağa kalkarak yanına ilerledim. Geriye atmış olduğu kafasındaki sarı saçlarına ellerimi daldırdım ve okşamaya başladım. Kendine gelebilirdi, bu zor değildi. Yanında olacak, ona zorla destek olacak birine ihtiyacı vardı yalnızca.

Gözüm kısa bir süre bandajına takılı kaldı.

"Derdini anlat Yoongi. Ben olayları biliyorum ve sen de kendini dökersen, rahatlarsın."

"Neyi biliyorsun?" Omuz silktim, görmeyeceğini bilsem de. "Anlat Yoongi, buna ihtiyacın var."

"Kafamı okşadığın için uykum geliyor." Eli elime uzanmaya çalıştı ancak başaramadı, gerçekten halsiz olmalıydı.

"Eskiden kendini buraya kapatıp derdini kimseye anlatmadın. Kendini şarkılara boşalttın o yüzden burada olduğun, boğucu dönemde albümler çıkardın. Ama şimdi ben varım. Kendini zorlama ve içini dök. Bu yüzden buradayım."

İkna etmek istediğimden biraz kısık ve acıklı bir ses tonu kullanıyordum. Ona baktığımda o çoktan gözlerini kapamıştı, derin soluklar alıp veriyordu.

Min Yoongi, hadi ama...

"Konuşsaydık daha iyi olurdu sanki." Mırıldandım ancak aniden derin uykusuna daldığı için, duymamıştı.

Saçlarını bıraktım ve kendimi koltuğa attım. Bacaklarımı kendime çektim ve düşünmeye başladım.
O gerçekten iyi olacak mıydı? Belki bizim az önceki sakin konuşmamız her şeyin düzeleceğine işaretti, bu olay aslında bu kadar büyütülecek bir şey değildi ?
Umarım Yoongi'nin yaşadığı bu şey minik ve kolayca atlatılabilecek bir şeydir...

Ağzımda metalik, ferah bir tat hissettiğimde ısırdığım dudağımı bıraktım ve yerdeki çantama uzandım. Peçete bulamayınca içimden Yoongi'yi dürtmek, sormak gelmişti ancak mümkün müydü, mışıl mışıl uyuyordu.

Dudağıma bir şey yapmadan öylece bıraktım ve içerideki mayışmış, boğuk havanın içinde gözlerimi kapattım. Belki de gerçekten zamana bırakmalıydık...

Zamana bırakıyorum ancak zaman bizi bırakmazsa iyi olur.

(...)

Gözlerimi açtığımda derin soluklanmalar doluyordu kulağıma. Görüşüm bulanıktı, karanlıktı. Yerimden kıpırdamadan gözlerimi bir kaç kez kırptım.
Uh, bu bir tişört. Kiminle uyuyordum ben ?

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now