altmış altı: debtor

4.3K 232 297
                                    

*Watpad hata verdiğinden yeniden yayımlıyorum*

(...)

Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer yine karakol olmuştu. En azından bu sefer ihbar için gelmiştik.

"Sen kenarda otur, ben konuşup geleceğim."

Yoongi'nin dediğine uyup kenardaki sandalyelerden birine oturdum ve Yoongi elindeki dosyayla bir polisin yanına gitti. O dosya güzel bir kanıttı.

Yaşadığımız şey çok ilginçti. Bir de hayatımız tehlikedeydi. Yani bugün iş başı yapıp beni öldürmeye kalkan bir katil vardı peşimizde. Yoongi'ye platonik olan bir katil... Deli olmadığına ne şüphe ama...

Yoongi'yi izlemeye başladım. Polisin oturduğu masanın karşısına oturup konuşmaya başladığında arkama yaslandım. Hayatım boyunca yaşadığım en aksiyonlu dönem Yoongi'yleydi. En mutlu dönemim de Yoongi'yleydi. Acısıyla tatlısıyla onunla yaşamıştım.

Tam bir dönüm noktası o, benim hayatım için. Benimle ilgilendiği ve sevgisini hissettirdiği her an için ona çok minnettarım.

Hala polisle konuşan ondan gözlerimi aldım ve içeridr gezdirdim. Bütün polisler köpek gibi çalışıyordu, içeriye bir nem hakimdi. Koskoca, serseri şehir DaeGu'da polislerin sakin kalması olası değil elbette.

"Gidelim." Yoongi karşıma gelip eğildi ve ellerimizi birleştirdi. Ayapğa kalkarken konuştum. "Ne kadar çabuk. Ee, n'oldu yani şimdi?"

"Kamera görüntülerini bulduk, araştırıp geri dönecekler." Başımı salkayarak onayladım. "Otele gidelim, yorgunsun. Konserden önce bir dinlensen, iyi olur gibi."

(...)

Onun otel odasına geldiğimizde etraf temizlenmişti, masasının üstünde bilgisayarı ve diğer eşyalaeı kuruluydu. Tam anlamıyla stüdyoyu yanında getirmişti...

"Yat yat." Onu yavaşça yatağa oturttuğumda sordu. "Aç değil miydin sen?" Omuz silktim. "Sorun değil, bünyem alıştı."

"Olmaz öyle, yemek söyleyelim.'' Tam yataktan kalkarken onu alnından yavaşça ittirip tekrar yatmasına neden oldum. "Yat ve uyu. Yorgunsun."

"Kabul, yorgunum. Ama sen de açsın." İlgilenmeyi kes, kes kardeşim kes ya!

"Yoongi-yah." Dedim normal bir ses tonuyla. "Uyu uyu uyu!"

"Yemek yemezsen uyumam."

"Uyumazsan yemek yemem." Diyerek muhteşem bir döngüye bağladım konuşmayı. "Gerçekten çok alıştım ben. Acıkıyorum ama bir süre yemeyince hemen tok hissediyorum. Gerçekten Yoongi, hadi uyu."

"Tüy kadar hafifsin zaten. Serçe parmağımla bile kaldırırım seni. Bir rüzgar esse uçarsın. Sağlığın iyiye gitmiyor yemediğin sürece. Seni hastaneye yatırıp, serumlarla beslendiğini görmek istemiyorum." Elini yeşil saçlarına daldırdım. "Yoongi, gerçekten...uyu. Sen konserdeyken yerim bir şeyler."

Saçlarıyla oynamam onu yine mayıştırmıştı, yine de konuştu. "Hele bir sandiviçle doymaya çalış... Oturup adam akıllı ye yemeğini oteldeki restorantta." Eğilip ona sarıldım. Bir şey demedim, ona sarılmam yeterli bir cevaptı.
Elini sırtıma koyup patpatladığında gözümü kapattım ve sarkan bacaklarımı yatağın üstüne çıkardım.

"Her şey için teşekkürler." Yorgun ses tonuyla söylediğim cümleye karşılık merakla sordu. "Bugün çok fazla teşekkür ediyorsun. Neyin var?" Yoongi, kokun uykumu getiriyor... Halsiz hissediyorum.

"Sadece sana minnettarım." Diyip kısa kestim. "Ne için?"

"Uzun...çok uzun... Uyuman gerekiyor." Kafamı azıcık ona doğru çevirdim ve yüzüne baktım. Çenesinden doğru görüyordum yüzünü...ve...eridim.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now