altmış beş : begin

3.2K 235 113
                                    

(...)

"Jimin seni burada bırakıp gideceğim şimdi." dedim sertçe. Jimin'in açtığı saçma olaydan uzakta kalmak isteyen Yoongi kenardaki koltuklara oturmuş, eliyle başını ovalıyordu.  O da haklıydı, olay o kadar saçmaydı ki şurada Jimin'i kaş göz dövse haklı çıkardı.

 Jimin, kavgaya giriştiği yirmi yaşındaki adamın yanında oturuyordu. "Bakın gençler, anlaşma sağlamazsanız anlaşana kadar gözaltında kalırsınız."

"Aslında o kadar ciddi bir olay değil bu, bırakamıyor musunuz?" diye sordum masada oturan polise. "Maalesef, sözlü onay almam gerekiyor." Anlayışla karşıladım. Onunda üstleri vardı, mesleğinden olmasını, çocuklarını aç bırakmasını istemezdim. "Jimin özür dile gitsin." diyip omzunu dürtükledim. "Sence haksız olan ben miyim?"

"Sende haklısın ama...özür dile gitsin. Adam zaten sarhoş, hatırlamayacaktır bile." Evet yirmili yaşlarındaki genç çocuk halen sarhoştu. Nasıl içtiyse, sabah sabah...

"Pekala." Jimin de gözaltına alınmak istemediğinde ayağa kalktı ve derin bir nefes verdi. "Bak senin hatrına yapıyorum, yoksa göz altında kalmayı tercih ederim." 

"Her neyse Jimin, özür dile de kurtulalım şuradan." Eğildi ve normal bir ses tonuyla özür diledi. Peki ya, yirmili yaşlarındaki salak n'aptı dersiniz?

 Sağ elini havaya kaldırdı ve sallayarak konuştu. "Kabul edilmedi." Derince nefes verdim ve ayağımı sertçe yere vurdum. "Daha ne istiyorsun, cidden?!" diye sinirle mırıldandığımda çocuk tekrar konuştu. Bu sefer yüzünde dengesiz bir gülümseme vardı. "Yere çömelip özür dileyecek." Pekala, bunun fazla bir istek olduğunun farkındaydık ancak Jimin bunu yapmalıydı. "Jimin, yap da gidelim. Hadi lütfen, sarhoş dedim. Hatırlamayacak." 

 Jimin eğilip özür dilediğinde her şey hallolmuştu. "Tamamdır, gidebilirsiniz." 

"Kolay gelsin." diyerek polise veda ettim ve Jimin'i yakasından tutup sürüklemeye başladım. "Ugh cidden... Bunlarla uğraştığımıza inanamıyorum. Sabahın köründe neden otel barına gidersin ki? Neden içmeye kalkışırsın ki?!" diye sinirle konuştuğumda mırıldandı. "Derdim olduğu için." Yakasını bıraktım.

"Hah... Neymiş derdin, bizi buralara getirecek kadar?" Garipçe sırıttı. "Aşk meşk meselesi." Tam fazla refleks verip 'ooo, bizim Jimin aşık mı olmuş' diyecektim ki dank etti. Jimin beni seviyordu.

"Bu konu hakkında konuşmak ister misin? Eğer derdini anlatacak birine ihtiyacın varsa, benimle konuşabilirsin." Yaptığım yanlıştı. Bu ona daha çok umut vermekti, değil mi? Bu durumda yapılması gereken bu değildi ama yapmıştım. Geri dönüşü yoktu. 

 Düşünceli davranayım dedim ama yine gerizekalı davrandım. Tanrım, kendimden nefret ediyorum.

"Bitti mi?" dedi Yoongi. Kendime gelip başımı salladım. "Evet, bitti. Sonunda uzlaştılar." dedim ve yorgun adımlarımı sürükleyerek karakoldan çıktım. Onlar da arkamdan yavaş yavaş geliyordu.

 Arkamda beni seven iki insanın olması biraz garip hissettirmişti. Yoongi'ye sevgi duyarken, onu artık ailemden görürken, Jimin'e çabuk ısınmış, en yakın arkadaşım belirlemiştim. Onun yanında rahat olabilirken, rahatça konuşabilirken hatta In Ha kadar yakın arkadaş olmamızdan sonra ana böyle yapması değişik hissettirmişti. Hayır daha çok...kırmıştı. Lan Jimin yapılacak şey mi bu ya..?

"Saçımızı boyatacağız daha...ve ben açım." diye mırıldandım. Üstüme ani bir halsizlik çökmüştü, başımı havaya kaldırarak derince nefes alıp verdim. Akciğerlerimi dolduracak enerjim bile yoktu.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now